Avrupa aslında nasıl bir kıtaya dönüşüyor? Yaşlanan nüfus ile yerel kültürel kimliklerde yaşlanarak başkalaşıyor mu ya da yok mu oluyor? Belki de Avrupa’daki yabancı düşmanlığı, islamofobia ya da göçmen karşıtlığı kavramlarının içinde bu soruların da cevaplarını aramalıyız.

Korku çoğu kez sebebini sorgulamadan felaketlere yol açtığımız kararların tetikçisidir. Ama asıl tehlike Avrupa’nın aydınlanma çağından bugüne kadar getirmiş olduğu erdemlerin yerini zorba ve ilkel fikirlere kaybetmesidir. Bu kaybın acı sonuçlarını iki dünya savaşıyla ödemiş bir dünyanın insanlarıyız. Milletler birbirini tanıyıp etkileşime geçtikçe aralarındaki ön yargıları ortadan kaldırabilirler. Bunun için modern çağda bir sürü teknolojik iletişim olanakları mevcut. Ama yine de en eski yöntem, en etkilisi: “Seyahat.”

Toplumlar seyahat ettikçe ve turist olmanın keyfini sürdükçe ön yargılarından kurtulma şansı edinebilirler. Turist olmak dünyanın en keyifli kimliklerinden biridir bana göre. Sadece doğal güzellikler, ya da tarihi izler için değil elbette. Bugün gastronomiden, sanata, spordan sağlığa burada bir çoğunu sıralayabileceğimiz gerekçelerle milyonlarca insan her an bir yerden, diğerine seyahat halinde.

Yıllar önce bir resepsyonist olarak çalıştığım otelde konuştuğum Hollandalı bir turisti hatırlarım hep; her gün gelir deskte ayaküstü konuşurduk. Bir gün otel dışında yaşadığı tatsız bir olayı bana anlatırken, kantarın topuzunu biraz kaçırarak, konuyu bütün Türkler aslında şöyle böyle demeye başladı. Dayanamayıp rahatsızlığımı belli ettim.

Adam şaşırdı ve bana “Sana ne oluyor ki ben Türklerden bahsediyorum” dedi. Türk olduğumu söyleyince adam gerçekten şaşırdı. Ama sen çok iyi İngilizce konuşuyorsun, eğitimli olduğun konuşmandan belli bir de sen “God” dedin “Allah” demedin oysa benim tanıdığım Türklerle bu kavramın adlandırılmasında ben çok tartışmıştım dedi. Neyse özür diledi ve gitti.

Ne mi anladım? Çok şey anlamıştım bu diyalogdan. O kadar güçlü önyargılar var ki, sizin iyi bir yabancı dili konuşabiliyor olmanız, eğitimli olmanız vs hiçbir inandırıcılığı maalesef yok; ta ki yüzyüze gelip o gerçeklikle karşılaşıncaya kadar. 

Turizm barış için en büyük şanstır. Milletler birbirinden uzaklaştıkça yabancılaşır ve düşmanlaşır. Barışa verilecek her türlü şansa kapılarımızı açalım.

Paylaşmak Güzeldir
Serkan GÜMRÜKÇÜ
Softotel Management şirketinin sahibi, İstanbul Kültür Üniversitesi Turizm bölümü öğretim görevlisi, Ramada by Wyndham Old City İstanbul otelin işletmecisi, POYD İstanbul BYK Başkanı olmak üzere çeşitli görevler yürütmektedir. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu yönetimi mezunu olup 9 Eylül Üniversitesi Tarih bölümüne de devam etmiştir. 20 yılı aşkın sektörde üst düzey yönetici olarak Antalya, İstanbul, Bursa ve yurtdışındaki tecrübelerinin yanında, 2018 yılından beri İstanbul Kültür Üniversitesi Turizm bölümünde öğrencilerine Otel işletmeciliği, Satış Pazarlama ve Otellerde Fiziksel Planlama gibi dersler vermektedir. Ortağı olduğu Softotel Management şirketinde markalama, inşaat proje yönetimi, mimari ve elektro-mekanik projelendirme, inşaat, açılış, satış pazarlama ve işletmecilik alanlarında faaliyet göstermekte olup birçok global otel zincirinin markalama alanında lisanslı resmi temsilcilerindendir. Serkan Gümrükçü POYD İstanbul temsilcisi olarak da yürüttüğü stk faaliyetleri arasında Avrupa Konseyi ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen "DIGITOUR-Avrupa'da Küçük ve Orta Ölçekli Turizm İşletmelerinde (KOBTİ) Yetişkinlerin Dijital Pazarlama Yetkinliklerinin Geliştirilmesi adlı Erasmus KA2 projesinde hazırlanan kitabın yazımında sektör temsilcisi olarak aktif çalışmaktadır.

CEVAP BIRAKIN

You must be logged in to post a comment.