Dilimize yerleşmiş, sorgulama ya da karmaşıklığı ifade etmek için kullanılan bir deyiştir. Zaman zaman kullanırız ama birçoğumuz bilmeyiz nerden geldiğini, nasıl kulaktan kulaga yayıldığını.
Hani bir dönemler motorlu araçlar yoktu. Osmanlının son yıllarında, Istanbul’un Şişhane yokuşundan Beyoğlu’na çıkılması için atlı tramway ekibi kurulmuş, epeyce dik bir yokuş olduğu için de atlar çok çabuk yoruluyormuş, bu sebeple Taksim meydanına gelindiğinde şuanki Fransız Konsolosluğunun bulunduğu civarlarda, atlar büyük bir ahıra dinlenmeye çekiliyormuş.
Bu ahırı da Dingo adında rum kökenli bir vatandaş işletiyormuş. Çok fazla alkol tükettiği için genelde hep sarhoş oluyor, bundan dolayı da ahırın işleri birbirine giriyormuş. Çoğu zaman arabacılar ve atları getiren diğer görevliler bu Dingonun işlerini yapmak zorunda kalıyormuş, ahır zamanla düzgün işlemez hale gelmiş,sürekli kalabalık ve karmaşa oluşuyormuş. Herkes kafasına göre davrandığı için bazen, dinlendi sanılan atlar, tramwaylara yeniden koşuluyor,bu yüzden yorgunluktan ölüyorlarmış. Sonra da arabacılarla Dingo arasındaki kavgalar sürüp gidiyormuş. Atlı tramway seferleri arttıkça da bu durumlar çok sık yaşanır hale gelmiş, zamanla herkes tarafından duyulmuş ve yayılmış, sonraları karmaşık durumları ifade etmek için “Dingonun Ahırı” gibi deyişi halk dilinde yer etmiş…
Şuan ülkemizin ve turizm sektörümüzün içinde bulunduğu durum gibi. Herşey karmakarışık, kimin ne yapıtğı belli değil, hergün başka bir olay, başka bir tatsız haber, gittikçede kötüleşiyor. İç politikalar dış politikalar, neye baksanız elinizde kalacakmış gibi…
Şimdi terör,hatalı hükümet politikaları, yanlış siyasal adımlar bir yana, bu sektörün erimesindeki asıl tehlikeli durum yanlış fiyat politikaları ve personel yönetimleri. Kimin ne yaptığı belli değil. Beş yıldızlı olarak bilinen oteller, komik fiyatlara oda satıyor, piyasayı altüst ediyorlar. İyi zamanlarda acentalara sırt çevirenler, şimdi revize üzerine revize göndererek fiyat indirimlerine gidiyor. Acentalar istekli yada isteksiz bunu kullanarak normal çalıştıkları otellerde fiyat baskısı oluşturuyorlar. Her işletmenin ederi olmalı ne fazla ne eksik. Bu göz önünde bulundurularak politikalar belirlenmeli, yoksa sektör olarak yeniden ayağa kalkmamız çok gecikebilir…
Malesef bacasız sanayimiz alev alev yanıyor, umutlar tükeniyor. Yakın zamanların gözdesi olan bu sektorden uzak olan sermaye sahipleri yatırımlar yapıyor, tesisler açıyor, sektorun icinde yetismis yöneticiler bunlarla yapamıyor, donanımları hiçe sayılıyor, yerlerine dost arkadas akrabalar idareye geciyor o da olmazsa, içeriden birkac internet kanal adını bilen yakın elemanları milyon dolarlik yatırımlarin başına koyuyorlar, ve günden güne otel sayısı artıyor, her yüz metrede 10-12 otel inşa ediliyor. Fizibilite yapmadan, denetimsiz, plansiz…
Sonuc Dingonun, alkolü birakip işlerin başına geçip, her şeyi düzene sokması mümkün değil ama sektördekilerin özellikle yatırımcıların planlarını yaparken tüm faktörleri göz önünde bulundurmaları gerekir, her zaman para parayı çekmiyor malesef…
Ayrica hizmet sektorunun bel kemigi olan calisanlarin ne olacagi meçhul!…