Canım fena halde sıkılıyor. İyi tarafından bakıp kolay çıkmayacağı için sevinmeli miyim? Yoksa o sıkıntının en dip noktasına inip nefesimi tutarak beklemeli, geçecek diye sabretmeli miyim? Bilemedim.
İstisnasız “olaylı” geçen günleri düşündükçe ve mahalle yazarlarını okudukça merkezimde kalmakta güçlük çektiğimi de itiraf etmeliyim. Zor ama imkansız değil.
Düalitenin esnettiği düşüncelerin ve kopan sinirlerin tedavisi mümkün mü? Yoksa esneyen düşüncelerim , kopan sinirlerim olanın sağlıklı ve tam olduğunu görmemi engelliyor olabilir mi? İkisinin bir olduğunu…
***
“One and Other” (Biri ve öteki) Yıl 2009… Londra’nın Trafalgar Meydanı’nda Anthony Gormley’in canlı sanat çalışması… Meydan malumunuz üzere önemli tarihi liderlerin heykelleri ile süslü. Bir kaide ise boş. liyakat sahibini bekliyor. Bulunana kadar da sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.
Bu boş kaide “Yaşam”ı simgelemesi amacıyla 100 gün boyunca herkese açık kalmıştı. Ve o yıllarda ne yalan söyleyeyim katılmak için içim içimi yemişti. Kayıt formunu doldurmaya başladığımda görmüştüm dünya ülkelerine açık bir etkinlik olmadığını. Üzülmüştüm.
Sanatçı amacını içinde bulunulan durumu kaidedeki kişi açısından düşündürmek olduğunu açıklamış ve eklemişti : “Dünya’ya böylesi merkezi ve yüceltilmiş bir noktadan bakınca Dünya hakkında ne öğrenmiş oluyoruz? Ya da yaşamın şu saatinde ne düşünüyorsunuz?”
***
Yıl 2016. Kaide hala boş! İnsan olmayı becermiş bir “lider” hala yok. Gözümü kapıyorum ve sanki o kaidenin üzerindeymişim gibi hissetmeye çalışıyorum. İnsanlık için tüm kainat için gerçekleşmesini düşündüğüm vizyonun -sevgi birliğinin- gerçek olduğunu görüyorum. Aslında insanlığın sadece “OL” masının yeterli olduğunu… Oynanan oyunların parçası olmak ile oyunun ta kendisi olmanın aynı olduğunu… İkisinin bir olduğunu… Sanat çalışmasının adını “Biri ve Öteki” yerine “Hepsi” diye değiştiriyorum. Kaide üzerinde heykel olmak – hayal dahi olsa – merkezimde kalmama yardım etse de, canım hala fena halde sıkılıyor ülkemde, dünyada olan biten her şeye.