Hem ülke hem de sektör olarak unutamayacağımız bir yıl bir geçirdik malesef. Başından sonuna kadar her terör eyleminden sonra canlar verdik, yıkıldık, lanet ettik, kınadık ama umudumuzu yitirmedik.
2016 yılında ülkemize gelen ziyaretçi sayısında çok ciddi kayıplar vermiş olsak da bu ülkeyi sevenlerin, merak edenlerin, değer verenlerin, her zaman gezi serüvenlerine ülkemizi dahil edeceklerini gözlemledik. Yoğunluk azalsa da gelmeye devam edecek milyonlarca insan seyahat planlarında hazır bekletiyorlardır bizim eşi benzeri olmayan ülkemizi, bunun çok iyi farkındayız. Şu anki tedirginlik çok normaldir ama unutmak da bir süreçtir. Umudumuzu yitirmemeliyiz. Terörün global ve dönemsel bir sorun olduğunu ve her yerde gerçekleşme potansiyeli olduğunu tüm dünya biliyor artık, önemli olan bu kaostan kurtulabilmek ve yaraları çabuk sarabilmek. Maalesef ki burada devlet birimlerine çok iş düşüyor. Bu ülkeyi güvenilir hale getirmek ve ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmak için sektör uzmanlarıyla birlikte hızlı ve sürdürülebilir projeler üretmeleri gerekiyor. Ülke ekonomisinin canlanması için bu şart ve acil. Ama önce devletin bunu istemesi gerekiyor. İşin en sıkıntılı kısmı bu aslında. Ülke nereye götürülmek isteniyor sorusunu cevaplamak lazım önce. Kişisel emeller bırakılıp ülkenin kaderi ve geleceği korunmalı, hak ettiği değeri bulunmalı…
Sektör olarak bu süreçte mutlaka çok dersler de çıkardık. Sermayesi olan herkes otel açmamalı, her güzel bina otel olarak düşünülmemeli, her orman yakılıp bir tesis olma potansiyeli taşımamalı, profesyonel olmadıkça bir otel işleten ikinciyi, üçüncüyü düşünmemeli. Güzelim yapılar kötü ellere peşkeş çekilmemeli. Son yıllarda hızla dengesiz gelişen sektörümüz bu durumları çokca görüp yaşadı maalesef. Sonuç ortada!
Ayrıca iyi günlerde personel önemliyken kötü günlerde üzeri kolay çizilmemeliydi. Sektörden küsen istihdamı geri getirmek çok çok zor olacak. Bu sebeple hizmetin en temel taşı olduğu asla unutulmamalı… Ve hizmet planları onlar üzerinden kurulmalı. Binaların renginin şeklinin farklı olması çok şeyi değiştirmez, önemli olan misafirin istediğini anlayabilmek ve cevaplayabilmek.
Doğru kazançtan da vazgeçilmemeli! Misafirlerin oda bulamadığı dönemlerde en kötü işletmeler bile astronomik rakamlardan kapıyı açmamalı. Günümüzde olduğu gibi doluluklar yere düştüğünde de hizmet ve ürün değerinin altında rakamlara inilmemeli. Bunları hep yaşıyoruz. Bu durumlarda ayağa kalkmanın daha zor olacağını göz önünde bulundurmalıyız.
En önemlisi de işletmecilerin kendilerine göre muhteşem eşsiz yapılarını konaklama hizmetine sunarken doğru dürüst fizibilite çalışması yapmaları ve hizmetlerini profesyonel ekiplere bırakmaları gerekir. Yürüttükleri tekne ya da geminin hangi dalgada nasıl hareket edeceğini ve dayanabileceğini önceden bilmeleri lazım. Bunu da ancak kaptanlar anlar, yoksa da o gemi batar.
Öyleyse hayat bir kurgudan ibaretse önce devletimizi, sonra işletmemizi, sonra da hizmetimizi doğru kurgulayalım! Geleceğe bakalım!