5 YILDIZLI HAYALLER

Kişi başı milli gelirimiz

2002 yılında 3660 dolar,

2009’da 9039 dolar,

2013’de 12519 dolar

2019’da 9042 dolar seviyelerindeydi,

İşsizlik oranı 2015’de %10,3 iken

2016’da %9,8 civarındaydı.

Dış borcumuz ise 2015’de 397,8 milyar dolar iken

2016’da bu rakam 410,4 milyar dolara dayanmış.

 Türk lirasının döviz karşısındaki değeri ise:

1 Amerikan Doları ;

2012’de 1.80 TL

2013’de 2.18 TL

2014’de 2.72 TL

2015’de 2.72 TL

2016’da 2.97 TL

2017’de 3.64 TL.

2018’de 4,82 TL

2019’da 5,67 TL

2020’de 7,02 TL

2021 Şubat itibarıyla 7,33 TL ortalamasında seyrediyor;

Endişelenmeyin siyasi bir mesaj vermek maksadında değilim. Sadece genel durumumuzu ekonomik açıdan göz önüne koymaya çalışıyorum. Bu rakamları daha da derinleştirebiliriz. Hatta bu rakamları benzer ülkeler ile de kıyaslayabilir farklı analizler de yapabiliriz.

Ekonomik büyüklüğümüz dünya devletleri arasında hangi sırada olursa olsun, asıl olan o büyüklüğün, bu ülke vatandaşlarının yaşam standartları açısından ne ifade ettiğidir.

Dolayısıyla refah devleti standardında ne seviyede olduğumuz tüketici kalite indekslerine de o gerçeklikle yansıyacaktır.

Peki turizm sektöründe durum ne seviyede? Yatırımlar, gelirler, giderler, karlar, zararlar..?

Turizm yatırımlarını oteller bazında konuşacak olursak, adetleri bakımından dünyanın en hızlı yatırıma dönüşmüş otel imalatlarının yapıldığı ülkelerden biri olarak Türkiye’yi göreceksiniz.

Turizm databank’ın derlediği verilere göre, 2016 yılı Ekim ayında Türkiye’deki belgeli 5 yıldızlı otel sayısı 41 adet artarak 590 adede yükseldi. Aynı dönemde, 4 ve 3 yıldızlı tesis sayısındaki artış daha hızlı oldu. Türkiye’deki belgeli 4 yıldızlı otel sayısı 59 adet artarak 767 adede, 3 yıldızlı otel sayısı da 87 adet artışla 947 adede yükseldi. Böylece, 3, 4 ve 5 yıldız kategorisindeki toplam otel sayısı 2 bin 304’e ulaştı.

2016 yılında Türkiye bir önceki yıla göre 10 milyon turist kaybetti ancak otel yatırımları devam edecek gibi görünüyor. Sektör Ekonomi Bakanlığı’ndan Ocak ve Şubat 2017 dahilinde 5 bin 139 yatak kapasiteli 40 otel için 247 milyon dolarlık yatırım teşviki aldı.

Maalesef turizm ekonomisi iyi yönetilmiyor. Konut müteahhitliği kafasıyla oteller yapılıyor ve her şey otel yapmayı beton dökmek sanan birkaç yatırımcının vicdanına bırakılıyor.

Yerel belediyeler ve ilgili diğer planlama ve denetimci mekanizmalar konuyu çok yanlış bir pencereden bakarak değerlendiriyorlar.

Maalesef bu yanlışlar silsilesi, kentlerimizi birer otel mezarlığına çeviriyor. Hiçbir matematiği olmayan otel imalatları sadece müsaade edilen imar miktarını “köküne kadar” kullanmak suretiyle yapılıyor. Tek kriterin dökebildiğince beton dökmek, inebildiğin kadar temelde aşağıya inmek olduğu, böyle bir mantık kabul edilemez.

“Paranın yettiği kadar 5 yıldızlı otel yap”, “3-4 yıldızlı otel sahipleri fakir patronlardır” kafası, turizm yatırımcısının derhal terk etmesi gereken bir zihniyettir. Turizmden para kazanan eski yatırımcılar bu konuda oldukça tecrübe kazandılar ve ne demek istediğimizi gayet iyi anlıyorlar. Fakat son dönemlerde turizme “bizim de bir otelimiz olsun” mottosuyla giren birçok yeni yatırımcı maalesef kaçınılmaz bir sona doğru gidiyorlar. Sadece kendileri değil, sektörün çalışanlarını da, tedarikçilerini de, sürüklüyorlar.

Yazımın başında Türkiye’ye dair verdiğim rakamlarda aslında bizim kaynaklarını bu şekilde israf etmemesi gereken, kısıtlı imkânlara sahip, borçlu bir ülke olduğunu ifade etmek istedim.

Plansız ve düşüncesizce yapılan otellerin, sadece imalatları aşamasında inşaat, elektrik, mobilya, mutfak, tekstil, mekanik vs sektörlerini zengin ettiğini anlamakta zorlandığımızı görüyorum.

Bölge etüdleri yapılmadan, piyasa analizleri hazırlanmadan sadece, “burası iş yapar”, “belediye iyi imar veriyor”, “alırız bir de yabancı marka, satarız Araplara”, sonra da “koyarız başına bir müdür,” zihniyeti sakat bir zihniyettir.

Yanlış yere yapılmış, yanlış bir yatırımı hiçbir müdür işletemez. Hele otelcilik konusunda, bilgi birikimi olmayan sadece tüketici olarak bir otelde konaklamaktan, kahvaltı almaktan, düğüne-davete iştirak etmekten, ya da lobide oturmaktan başka tecrübesi olmayan bir yatırımcı profiliyle çalışacaksa vay o müdürün haline.

Türk turizminin acilen iki düzenlemeye ihtiyacı vardır:

  1. Turizm yatırımlarının ruhsatlarının verilme gerekçelerinin “tarif edilmiş” bir ihtiyaca göre hazırlanması.
  2. Turizm yatırımlarını yönetecek (başta Otel Müdürlerinin) gelenekselleşmiş “oda sayısı kadar personel” gibi safsatalardan uzak, rasyonel düşünen, sonuç odaklı, proaktif ekip liderlerine dönüştürülmesi.
Paylaşmak Güzeldir
Serkan GÜMRÜKÇÜ
Softotel Management şirketinin sahibi, İstanbul Kültür Üniversitesi Turizm bölümü öğretim görevlisi, Ramada by Wyndham Old City İstanbul otelin işletmecisi, POYD İstanbul BYK Başkanı olmak üzere çeşitli görevler yürütmektedir. Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu yönetimi mezunu olup 9 Eylül Üniversitesi Tarih bölümüne de devam etmiştir. 20 yılı aşkın sektörde üst düzey yönetici olarak Antalya, İstanbul, Bursa ve yurtdışındaki tecrübelerinin yanında, 2018 yılından beri İstanbul Kültür Üniversitesi Turizm bölümünde öğrencilerine Otel işletmeciliği, Satış Pazarlama ve Otellerde Fiziksel Planlama gibi dersler vermektedir. Ortağı olduğu Softotel Management şirketinde markalama, inşaat proje yönetimi, mimari ve elektro-mekanik projelendirme, inşaat, açılış, satış pazarlama ve işletmecilik alanlarında faaliyet göstermekte olup birçok global otel zincirinin markalama alanında lisanslı resmi temsilcilerindendir. Serkan Gümrükçü POYD İstanbul temsilcisi olarak da yürüttüğü stk faaliyetleri arasında Avrupa Konseyi ve Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen "DIGITOUR-Avrupa'da Küçük ve Orta Ölçekli Turizm İşletmelerinde (KOBTİ) Yetişkinlerin Dijital Pazarlama Yetkinliklerinin Geliştirilmesi adlı Erasmus KA2 projesinde hazırlanan kitabın yazımında sektör temsilcisi olarak aktif çalışmaktadır.

CEVAP BIRAKIN

You must be logged in to post a comment.