2016 yılı Türkiye için turizmde bir patlama yılıydı. Son bir buçuk yılda 35 bombanın patladığı Türkiye’de, turizm de ciddi bir patlama yapmıştı.
2016 yılında tam 25.352.213 turist, ülkemize gelen turist sayısı önceki yıllara göre müthiş bir rakama ulaşmıştı.
2015 36.244.632 kişi
2014 36.837.900
2013 34.610.098
2012 31.782.832
2011 31.456.076
2010 28.632.204
2009 27.077.114
2008 26.336.677
Ve 2007’de tam yirmiüç milyon, üçyüzkırkbin, dokuzyüzonbir kişi..!
Yani on yıl öncesine 2007 yılına ait rakamı geçmiş olduk…
Kişi sayısındaki küçülmenin yarattığı istatistiksel etki, bombanın asıl etkisinin yanında bir hiç kalır. Zira kişi başı gelirdeki küçülmeyi burada telaffuz etmek bile istemiyorum zira yazacağım her rakam ispata muhtaç kalacaktır. Manipülasyonun boyutunu düşünün..
Yatırım boyutundaki bu gerilemelerin yarattığı daralma, çok yıpratıcı ve yıkıcı ekonomik ve sosyal çöküşleri de beraberinde getirmektedir.
Sektörel kredi dağılımlarına baktığımız zaman otel kategorisinde 2015 yılındaki rakam 990.706.000 TL iken, bu rakam 2016’da 1.226.172.000 TL seviyesine çıkmıştır. 2015 ile 2016 yılı arasındaki fark ise yukarıda gördüğünüz gibi 10.000.000 kişiden fazladır.
Borçlarını ödeyemeyen yatırımcılar otellerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya iken, işini kaybeden otel çalışanları da kendi borçlarını farklı bir kaderle yaşamaktadır. Sektörden geçinen tedarikçi firmaların ve acentelerin düştüğü durum da çok tehlikeli seviyede. Neredeyse bir acente ile mahkemelik olmayan otel ya da bir otelden vadesi geçmiş alacağı olmayan tedarikçi yok gibidir.
Ve şimdi buradan sesleniyorum,
Ey otel patronum,
Ey otel müdürüm,
Ey acentecim arkadaşım, tedarikçim,
Hayalleri bırakın, ayaklarınız yere bassın. Niyetlerinizi rasyonel bir düzlemde projelendirin ve hayata geçirin.
Analitik düşünebilen, sözleri ve fikirleri kadar eylemleri de ölçülebilen insanları yanınızda tutun. İşlerinizi profesyonel kadrolara emanet edin.
Biliyorum her patronun açık öğretim mezunu bir yeğeni var ve kesin oteli her genel müdürden daha iyi yönetebilir.
Biliyorum müdür olmayı ilk iş kravatı çıkartıp, top sakal bırakmak sanan bir sürü cevherimiz var.
Ama işin aslı öyle değil.
“Ego Investment” mottosu ile imal edilmiş otellerinizde, değil bir global marka, Paris Hilton’u bile müdür yapsanız o otelin parasını çıkaramazsınız!
Ya da, giderlerini kontrol etmenin ne demek olduğunu hala anlayamayan otel müdürüm, değil şikayet ettiğin ideal patronla çalışmak, Hulusi Kentmen’in otelinde çalışsan yine başarılı olamazsın.
Roket bilimi icra etmiyoruz. Yaptığımız iş tarafları ve koşullarıyla belli.
Evet bir krizin içindeyiz ve bunu yaşıyoruz.
Şikayet edip sızlanmayı bırakarak, hemen tedbirlerimizi hayata geçirecek adımlar atacağız. Yatırımlarımızı doğru şekilde planlayacak, yönetecek ve destekleyeceğiz.
Turist sayısının azalması bir sorun elbette ama en büyük sorun bu problemi çözecek iradeyi ipotek etmemizdir.
Beş yıldızlı hayallerle kurduğumuz dünyamızın bir üflemeyle son bulmasını istemiyorsak, ayaklarımızı yere sağlam basalım.
Bugünün konusu santimin, gramın ve kuruşun hesabını yapmaktır.
Giderlerini kontrol edemeyen hiçbir işletmenin ayakta kalmasına imkan ve ihtimal yoktur.