2015 yaz aylarıyla birlikte patlamaya başlayan bombalar, turizmin geleceği adına ilk olumsuz sinyalleri vermeye başlamıştı.
2016, hatta 2017 yıllarına yönelik beklediğimiz rezervasyonlarda düşüşler, kongre sayılarında azalmalar başladı…
Kasım ayına geldiğimizde ise, tablo daha da kararmış, neredeyse önümüzü göremez olmuştuk.
Doluluklar, rotayı aşağıya çevirmiş, fiyatlar 2014’e göre %20’ler civarında gerilemişti.
Esas panik, 2016 yılına yönelik, olmayan rezervasyonlar için verilmeye başlanan fiyatlardaydı…
Acentelere 2014 yılında verilmiş fiyatlar %50 oranlarında gerilemiş, 5 yıldızlı otellerden başlayıp, bir tsunami etkisiyle bütün otelleri etkilemişti bu panik.
Bombalar durmuyordu….
Her bombayla bir yara daha alıyordu turizm…
Derken, düşürülen Rus uçağı.
Tuzu biberi eksik kalmasın misali…
Paraları ödenmiş büyük kongreler iptal edilmeye başladı.
Büyük çapta konaklama yapan, seminer, toplantı düzenleyen şirketler de kısıtlamaya gitmiş, hatta bazıları neredeyse tüm etkinliklerini iptal etmişti.
Şirketler artık anlaşmalarını Türk Lirası üzerinden yapmaya başladılar.
Ya da kurlar sabitlendi.
Yok olan talep karşısında, elinde tek argüman olarak fiyat kaldığını düşünen otelciler, anlı şanlı zincirlerin satış müdürleri, kıyasıya bir rekabetin içine dalıverdiler…
Fiyatlar iyice gerilediği gibi, doluluklarda da yaklaşık %40 kayıp vardı.
Hemen kriz senaryoları uygulanmaya başlandı.
Tasarruf şarttı.
İlk önlem personeldi.
Direnen tesisler olsa da, genel olarak %40 civarında bir personel kıyımı yaşandı sektörde.
Yetişmiş elemanlar birer birer sektörden koptu.
Şimdilerde “eleman arıyorum, bir türlü bulamıyorum” diye yakınan arkadaşlarımız var.
En ufak olumsuzlukta kapının önüne konma riskini yaşamış insan tekrar bu sektöre döner mi, kolay, kolay?
Ve diğer önlemler….
Tüm alımlar minimuma düşürüldü.
Yenilemeler ertelendi.
Klimalar kontrollü çalıştırıldı ya da bazen kapatıldı.
Zaten sayısı düşürülmüş personelle verilen hizmette de aksamalar başladı.
Bayram dolayısıyla doluluğu yükselen bir 5 yıldızlı otelimizde departman müdürleri kolları sıvayıp, oda temizliği bile yaptılar…
Genel tuvaletler layıkıyla temiz tutulamaz oldu.
Uzun lafın kısası, 80 milyar dolarlık yatırım diyerek öğündüğümüz tesislerimizde ufak ufak kalite sorunu da yaşamaya başladık.
Ben tam bu yazıya hazırlanırken Bakan değişikliği yaşadık ülkede.
Ve deneyimli turizmci Kadir Uğur, bu zor günlerde, kendine görev kabul edip, yeni bakana bir tavsiye mektubu yazmış.
Dikkati çeken bir de önerisi var. “4 ve 5 yıldızlı otellerde taban fiyat uygulamasına gidin” diyor.
Yıllardır yurt dışından Türkiye’yi pazarlayan duayen, tehlikeyi görüp, işaret ediyor.
Fiyatları düşürürseniz kaliteli hizmet veremezsiniz.
Kaliteli hizmet veremezseniz, kaliteli müşteri hayal….
İşte kapımızdaki büyük tehlike.
Umarım hep birlikte üstesinden gelmeyi başarırız…