Gelmiş geçmiş en yetenekli askeri dehalardan biri olan fransız devlet adamı Napolyon’u herkes duymuştur. Onsekizinci yüzyıla askeri zaferler elde ederek damgasını vuran ve güçlenip Avrupa haritasını çok kısa sürede değiştiren bu idealist devrimcinin arzusu, tüm Avrupa’yı aynı çatı altında birleştirmek olmuştur. “Dünya tek devlet olsa, İstanbul merkezi olmalıdır” sözünden bile neler planlamış olduğunu anlamamak içten bile değildir. Ama bizim için bu konuda önemli olan Napolyon’un dünyayı şekillendiren en büyük unsurun “para” olduğuna inancının bir göstergesi o ünlü “para para para” sözüdür ve herkeste bunu bilir.
Peki nedir bu para denilen materyalin hikayesi? Nasıl bu hale gelmiştir?
Tarihin sayfalarından bilindiği gibi ilk madeni paralar M.Ö. 7. yüzyılda Türkiye’nin batısında kurulmuş olan Lidyalılar tarafından Lidya kralı Alyattes emriyle, birbirine eşit altın ve gümüş madenlerinden sikkeler olarak basılmıştır. Lidya’nın madeni paraları bastırdığı sıralarda ise Çinliler deri kullanarak ilk kağıt paraya geçişi yapmışlardır. Fakat paranın bundan önce de bir geçmişi vardır.
Ticaret dünyasının tarihine bakıldığında, başka mallar ve hizmetler karşılığında ihtiyaçların takas edildiği, tarih öncesi çağlardan beri bir şeyler satın almak için çok farklı yöntemler kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bu basit ticaret ekonomisinde para birimi olarak sığır, koyun veya başka hayvanları, ya da ürettiği ürünleri değişme esasına dayanmıştır. Sümer arpası buna en güzel örneklerden biridir. Döneminin en önemli takas aracı olarak ekonomi dünyasında yerini almış ve yıllarca kullanılmıştır. Ayrıca dünyanın bazı bölgelerinde deniz kabuklarının bile ortası delinerek ipe dizildiğini ve para olarak 4 bin yıl boyunca kullanıldığını biliyoruz.
Ticaret yaparken Lidyalılar tarafından metal paranın kullanılması Batı Anadolu topraklarından sonra bütün Akdeniz medeniyetlerine yayılmış, neredeyse başa geçen her kral ve imparator kendi adına para bastırmış, bu da krallığının ve imparatorluğunun tescili anlamına gelmiştir. M.Ö 320 yılında Büyük İskender’in güçlendiği ve tanrı olarak kabullenilmeye başlandığı dönemlerde portresinin basılı olduğu paralar dünyanın birçok yerine ulaşmıştır. M.Ö. 2 yüzyılda ise, Roma İmparatorluğu tarafından kullanılan para birimi “Denarius” ise hemen hemen tüm dünya topraklarına dağılarak paraya küresel bir değer kazandırmıştır.
Kısacası ilkel ticaret hayatında takas yöntemi anlayışında kullanılan para dönemine göre değişimler göstererek, daha sonraları siyasal ve ekonomik güç unsuru olarak uygarlıkları ve toplumları peşinden koşturan bir materyal haline gelmiştir.
Ekonomi dünyası ve ticaret hayatı geliştikçe güçlüler hep kazanmış ve parasını değerlendirmiş, ülkesel bazda üretemeyip tüketenler ise daima borçlanmış ve ileriye gidememişlerdir.
Günümüz dünyasında ise bu paralar dijital ortama kaymış, elle tutulamaz sayılamaz ve korunamaz hale gelerek banka ve benzeri kuruluşların kasalarında tutulup değerleri sadece dijital alanlara ve boyutlara sıkıştırılmıştır.
İlerleyen teknolojiler ile tüm ticaret dünyasında ve turizm endüstrisinde döviz hareketleri ile başlayan, seyahat çekleriyle gelişen ve banka ve kredi kartlarıyla hayat bulan ödeme sistemlerine, hayatı daha da kolaylaştıracağı düşünülen bitcoin gibi dijital paraların çoğalacağı ve zamanla daha güçleneceği ve ticaret hayatının her yerinde kullanılacağı göz ardı edilmemeli ve hazır olunmalıdır. Uluslararası birçok firmanın şimdiden bu yönde planları ve çalışmaları olduğunu, önemle vurgulamak gerekir.
Turizm Sektorü olarak biz de, “Erken kalkan yol alır” sözünü kulağımıza takarak hızlanan bu küresel dünyayı ve dönüşüm gösteren paranın yeni yüzlerini mutlaka takibe almalıyız.