Geçtiğimiz haftalarda GCC ülkelerine yönelik yaptığım seyahatlerde ülkemizin ne kadar önemli bir seyahat avantajına sahip olduğunu bir kez daha gözlemleme şansına sahip olabildim. Birçok ülkeye girişlerde aşınız olsa dahi PCR testi zorunluluğu getirilmiş durumda. Öyle ki 3 doz aşı olmama rağmen; 20 günde 8 PCR testi oldum, her ülkede farklı bir uygulama indirerek karantinayla karşı karşıya kaldım. Türkiye’ye basit bir form ile girildiğini düşündüğümüzde ülkemizin seyahat açısından çok büyük bir avantaja sahip olduğunu düşünüyorum. Bunları neden anlatıyorum çünkü bu bölgelerden gelecek talepler önümüzdeki dönemde çok daha büyük önem arz edecek. Bugün girecek yarın girecek derken Rusya başta Donesk olmak üzere Kiev’e dolayısıyla Ukrayna’ya savaş ilan etti.
Bir destinasyonu, turistik faaliyetleri en fazla etkileyen etmenlerin başında ulaşılabilirlik ve güvenlik konuları gelmektedir. Mevcut olan savaşın sonuçları en fazla gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini etkileyecektir. Sabah saatlerindeki operasyon haberi ile birlikte Ons altın 18 ayın zirvesini görürken, petrol fiyatları ise son 7.5 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Kripto paralarda da çöküş yaşanmaya başladı. Dolar 14.36 TL seviyelerini görürken Euro 16.19 TL seviyelerini gördü. Daha önceki yazımda döviz kurlarındaki artışın özellikle otelcilik alanında ve enflasyonist baskı ile ilgili olumsuz yönleri ile karşılaşabileceğimizi belirtmiştim. Gıda fiyatlarına enflasyonla doğru orantılı olarak gelen zamlarla birlikte maliyetler artmakta, karlılık oranları ise daha düşük bir hale gelmektedir. Bunun yanı sıra doğalgaz ve elektriğe gelen zamlarla birlikte konaklama tesisleri ciddi rakamlarda maliyetlerle karşılaşmaktalar. Temizlik malzemelerine ve kimyasallara gelen zamlarda yine bu maliyetleri arttırmaktadır. Teknik bir sorunla karşılaşılan durumlarda ise alınan malzeme fiyatları, personel maliyetleri de işletmeler açısından olumsuz karşılaşılan durumlar arasında yer almaktadır. Maalesef savaş öncesinde ekonomik durumumuz iyi değilken savaşın ortaya çıkması ile birlikte ekonomimiz daha da olumsuz etkilenebilir. Hükümetin ortaya koyduğu ekonomik modelde özellikle yaz aylarında gelecek döviz girdisiyle birlikte doların kur artışını ve enflasyonist baskıyı azaltarak yıl sonunda cari fazla vermek için turizmin önemli bir araç olduğunu bilmekteyiz. Ukrayna ve Rusya’dan önemli sayıda turist ülkemize gelmektedir. Özellikle 2021 senesinde ülkemizde ziyarete gelen yaklaşık 23 milyon turistin ortalama 5 milyonunun Rus ve 2.5 milyonunun Ukraynalılardan oluştuğunu düşünürsek elde edilen toplam gelir ve konaklama yapan turistlerin 1/3 ‘üne denk gelmektedir.
Bu iki ülkeden gelen turistlerin savaş nedeniyle gelemeyeceğini düşürsek ekonomik olarak çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliriz. Konuyla ilgili olarak çok hızlı bir şekilde farklı destinasyon ve pazarlarla görüşülerek alternatif pazarlara yönelme stratejisi oluşturulmalıdır. Pandemi nedeniyle zarar gören sektör yaralarını yeni sarmaya başlamışken özellikle bu büyüklükteki bir krizde çok daha ağır yaralar alabilir. Bu bağlamda özellikle şimdiden iç turizme yönelik promosyon ve konaklama paketleri oluşturularak batık maliyetler stratejisi izlenebilir. Bu şekilde oteller ve acenteler zararlarını minimize etme yoluna gidebilirler. İç turizmin özellikle döviz artışı sonrasında etkilendiğini düşünecek olursak fiyatlar üzerinde yapılabilecek indirimlerle iç turizmi canlandırmaya yönelik hareketler yapılabilir. Seyahat kısıtlamalarının olmaması ve döviz artışı nedeniyle ortaya çıkan ucuz destinasyon algımızı avantaja çevirerek turizmden elde edeceğimiz gelirleri arttırma yoluna gidebiliriz. Hepimize savaşın olmadığı, gözyaşı ve kanın akmadığı bir dünya diliyorum.
En içten saygı ve sevgilerimle,