“YAPABİLECEĞİNİZ ŞEYLER İÇİN SÖZ VERİN”
Şeffaf adil hesap verici ve kucaklayacağı olun, bu olmazsa olmaz.
Seyahat acentalarının ancak niş olanlarının, uzmanlaşmış olanlarının, teknolojiye ve elemana yaptırım yapanlarının devamlılığı olur.
Gençlere söylüyorum: Kendinize yatırım yapın, itibarınızı-kendinizi iyi yönetin ki iş hayatına girdiğiniz zaman kabul görün. Hedeflerinizi çok net belirleyin, tanıyın, analiz edin, risk alın, motive olun ve İngilizce rüya görün.
Deniz Dikkaya’nın Kafa Radyo’daki “Turizm Kafası” programına konuk olan TÜRSAB Onursal Başkanı Talha Çamaş, yaklaşan TÜRSAB seçimleri öncesi tüm adaylara çok önemli önerilerde bulundu. Turizm sektörünün dünü, bugünü ve yarınının konuşulduğu programın ana konusu yaklaşan TÜRSAB seçimleri oldu. Kendisi de turizmci olan Deniz Dikkaya, programda konuğunun tecrübesini, konuya hakimiyetini ortaya koyan sorular yöneltti. 2 usta turizmcinin sohbetini kaçıranlar için noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz.
DD: Geçtiğimiz hafta tüm dünyada turizm sektörü için bir kutlama günüydü. Dünya turizm gününü hep birlikte kutladık. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından belirlenen 27 Eylül tarihi 1980 yılından bu yana her yıl turizmin uluslararası toplum tarafından önemini vurgulamak için farkındalık yaratmak amacıyla dünya turizm günü olarak kutlanıyor. Madem amacımız farkındalık tüm dünyada tahminlere göre 100 milyonun üzerinde insanın içinde yer aldığı bir turizm sektörü. Önemini anlamak için her hafta yaptığım gibi yine turizm kafasında turizm konuşmaya devam ediyoruz. Bugünkü konuğum da turizm sektörünün duayen Bir ismi Türkiye’yi kongre turizmi ile tanıştıran birçok turizm örgütüne çalışmalar yapan sosyal sorumluluk projelerinde yer alan turizmde altın madalya ödülü sahibi deneyimleri unvanları yaptıklarıyla turizm camiamızın en sevilen Saygın isimlerinden türsab onursal başkanı ve Darüşşafaka cemiyeti yüksek danışma kurulu başkanı çok değerli Talha Çamaş bugün stüdyoda konuğum. Talha başkanım hoş geldiniz.
TÇ: Hoş bulduk beni mahcup ediyorsunuz.
DD: Nasılsınız iyi misiniz
TÇ: Çok iyiyim. Özellikle pandeminin etkisi malum 2 sene sonra geçmeye yavaş yavaş başlayınca ve turizm sektörü biraz kendini tekrar bulmaya başlayınca daha iyi hissediyoruz.
DD: Biz turizmciler işler açılınca, otellerimiz dolmaya restoranlarımız da dolmaya, uçaklar hareketlenmeye başlayınca herhalde en büyük enerjiyi tekrar yerine geliyor.
TÇ: Aynen öyle, unutuyoruz eskiyi. Ve aynı enerji ile devam ediyoruz.
DD: Başkanım, tabii turizm camiası sizi çok iyi tanıyor. Aynı şekilde kamuoyunda da zaten çok saygın bir isminiz var, ama Kafa Radyo dinleyicilerine bugün bir kere de çok kısaca sizi tanıtmak isteriz.
TÇ: Ben 1950 İstanbul doğumluyum. Bir Ordu Fatsa doğumlu babayla İstanbul doğumlu bir annenin beş evladının en küçüğüyüm. İlk öğrenimi İstanbul’da Fatih’te taş mektepte daha sonra Darüşşafaka’da orta öğrenimimi tamamlayıp, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde yüksek öğrenimimi tamamladıktan sonra, bir yaz cep harçlığı çıkarmak için girdiğim turizm sektörü bitmeyen bir yaz haline geldi. 1972’nin yazında başlayan işte bu sene Eylül galiba oldu, öyle bütün hayatımızı çerçeveleyen bir şey oldu. Ağırlıklı olarak tabii seyahat acentaları ama arada bir otel işletmeciliği deneyimim oldu. Restaurant işletmeciliği deneyimim oldu. Turizmin deneyimin bir parçasıydı. Deneyim diyorum çünkü uzun soluklu olan şeyler değildi. Esas olarak hep seyahat acentacılığı.
DD: Tabii duayen turizmci olma yolundan başlayalım, onu biraz sizden bir almak istiyoruz. Ne güzel cep harçlığı çıkarmak için başlayan bir yolculuk. İlk adımları böyle atılıyor ama düşündüğünüz zaman Türkiye’nin en büyük turizm hareketi başlamış, bu oluşumların içerisinde çok büyük bir imzanız var. Kongre turizmini Türkiye ile tanıştırmış birisiniz. Bu yolculuk nasıl gelişti? Neler yaşadınız bu turizm yolculuğunda?
TÇ: Önce ben bir yaz için girdim… Şirketin Türkiye’deki genel kuruluşlardan bir tanesi olduğunu ve bir şansım olduğunu, sektörel ve eğitim aldığımı o zaman da yöneticilik açısından da belirtmek isterim. 81 yılında eşim ve bir arkadaşı ile birlikte 3 kişi olarak Visitur AŞ Şirketini kurduk bir şirketten ayrılıp ve işte klasiktir bir şirketten ayrılıp kendi şirketini kuranlar eski şirketinden kurduğu ilişkilerle alacakları potansiyelin üzerine ulaştırırlar. Ama bize o kadar çok şey öğretmişlerdi ki böyle bir şey yapmak, bu şirkete karşı hiç doğru hareket olmazdı. Dolayısıyla şunu söyledik. İnşallah muvaffak oluruz. Öğrendiklerimizi hakikaten öğrenmişsek başaracağımızı zannediyoruz. Değilse de ne yapalım. Girdik, şirketi açtık, dedik rekabetin içerisine girmeyelim. Biraz uzun soluklu olur ama başka bir alanda uzmanlaşmaya çalışalım. O zaman Türkiye’de daha bu şirketlerin, özellikle kendi düzenledikleri toplantılar, bayi toplantıları falan tek Seyahat acentacılarının ilgi alanına girmiyordu. Kendileri düzenliyorlardı. Çoğu da çok uluslu şirketler veya Türkiye’nin büyük kuruluşları. Aynı şekilde ulusal ve uluslararası kongrelerde de öyle. Biz o alana girmeyi tercih ettik. O alanda yapılanmaya başladık. İşte gerek devlette gerekse özel sektörde peş peşe düzenlediğimiz organizasyonlar olmaya başladı. Daha sonra özellikle devlet ev sahipliğinde çok büyük kongreler Türkiye’de düzenlenmeye başladı. Türkiye’nin turizm de büyümesini de önemli boyutta destekledi. İlki habitat dansıydı. Kırılma noktasıydı. Şöyle ki Lütfi Kırdar kongre merkezi de onun sayesinde yapıldı. Dolayısıyla o da İstanbul için bir kazançtı. Çünkü bir kongre merkezi yoktu İstanbul’un. Her ne kadar Lütfi Kırdar küçük dahi olsa o zaman için Türkiye’de önemli bir merkezdi. İşte onun arkasından Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısı oldu. O zaman Clinton’dı. Amerika’da o gelmişti. İBVF’nin toplantısı oldu. Dünya telekomünikasyon konferansı oldu. Dünya kulak burun boğaz kongresi, biyoloji kongresi gibi 5-6 bin kişi katılımlı kongreler ve niceleri peş peşe İstanbul’da düzenlenmeye başladı. Bu tabi bizi iş olarak mutlu etse de Türkiye’nin hakikaten olması gereken bir alanda kendisini ispat etmiş olması, bu işi Türkiye iyi yapar dedirttirebilmesi de ayrı bir gurur kaynağı. O bakımdan o da bizi mutlu eden bir tarafı.
DD: Bu kongreler az önce sizin de isimlerini saydığınız kongreler, Türkiye turizm camiası için kırılma noktalarını başlatandı. Otellerin içerisinde artık oteller yapılırken, salonlar da yapılma ihtiyacı duyuldu. MİCE sektörü hareketlenmeye başladı. Turizm, MİCE turizmi denilen bir alanla tanıştı. Gerçekten çok önemliydi başkanım. Emekleriniz için tekrardan teşekkürler. Tabii turizmin dününü gördünüz, bugününü yaşıyorsunuz. Çok duayen birisiniz başkanım.
“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KELİMESİNİN İÇİNİN DOLDURULMASI LAZIM”
TÇ: Turizmin geleceğini sizce neler bekliyor? Bundan sonra nereye gideceğini öngörüyorsunuz?
Demin siz de dediniz 1980’de dünya turizm günü resmi olarak kutlanmaya başladığından bugüne bir 40 sene geçti. İlk yarısı daha turizmi tanıma, ülkelerin çoğunluğunun yavaş yavaş girmeye başladığı bir dönemden 2020 yılında ise oldukça enteresan şoklar yaşandı. Geçtiğimiz 20 yıl hiçbir şey öğretmediyse tahmin yürütmenin gerçekçi olmadığını bize gösterdi. Bir Arap baharının olabileceği, peş peşe bütün Arap ülkelerindeki hareketle, işte büyük ekonomik krizler, Japonya’da olan tsunami gibi büyük çevre olayları ve nihayetinde de tabii bu yaşadığımız pandemi, bütün bunlar sürdürülebilirliği için dayanıklı olmasının gerekliliğini gösterdi ülkelerin ve yönetimlerinin. Dolayısıyla ülkeler artık krizlerde de en az nasıl etkileniriz diye senaryolar üretmeye başladılar. Bu tarafından baktığımızda bundan sonrası için nasıl bir dünya bizi bekliyor? Kaybettirdiklerinin yanında kazandırdıklarını esas alanlar ve bunun üzerine strateji oluşturanlar galiba 2050’lere doğru daha öne çıkacaklar. Ancak burada unutulmaması gereken bir konu var ki hani uzun zamandır herkesin kullandığı sürdürülebilirlik kelimesinin gerçekten doldurulması lazım. Laf olarak söylemek güzel. Seyahat konseyinin burada dünya seyahat ve turizm konseyinin dediği bir kelime var dayanıklılık. Dolayısıyla dayanıklılık ve sürdürülebilirlik beraber giden bir şey. O yüzden ülkelerin bu dayanıklı olması yani şoklara karşı olası risklere karşı kendini hazırlaması çok önemli. Bugün beni iyi görüyorum tabii şimdi bugün zannedersem dünyada 2 milyar insan seyahat etmiş. Bir öngörüye göre 2040’larda bu rakam 3 milyar öngörüye göre. Diyelim ki 2 katına çıkacak 4 milyara çıkacak. Bu büyük olasılık çünkü gelişmeler onu gösteriyor. Turizm tabii özellikle gelişmekte olan ülkelerde çünkü her ülkenin kendine göre sunabileceği bir şey var. Kurulan işlerin %20’si bu alanda kuruluyor. E bir de emek yoğun. İstihdam açısından gelişmekte olan ülkelerde önemli bir alan. O yüzden ülkelerde politika olarak bu sektöre artık eskisinden çok farklı önem vermeye başladılar. Onun için ben 2040- 2050 gibi yıllarda yaklaşık 4 milyar insanın seyahat edeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin ise bu rakamın işte bugünkü rakamlarla düşünürsek. Yüz 2 gibi 3 gibi sayısını aldığını düşünürsek demek ki o zamanlarda da işte 110 milyon turisti .
DD: Şu anda maksimum biz 40 milyonu gördük. Bu sene de uzmanların düşündüğü rakam 30 milyonlu rakamlar. 110 milyon dediğiniz rakam ciddi bir rakam.
TÇ: Yani bu neticede yine bir tahmin. Neler olabilir bilmiyoruz. Ama 110 milyon enteresan geliyor. Ne dersem kişi 2019 yılı zannedersem kişi başı gelirin en yüksek olduğu yıldı. 900 dolar kişi başı. Hani diyelim ki 1000 dolar. Ciddi bir rakam. Bu insanı heyecanlandırıyor olabilir. Ama acaba Türkiye bu 110 milyon insanı ağırlayabilecek hazırlığı yapıyor mu? Olabilecek mi? Çünkü Türkiye’nin nüfusu da büyüyor. Şimdi Dünya turizm ve seyahat konseyinin artık dikkat çektiği konular, özellikle ulaşım ekonomik boyutunda, ekolojik boyutunda, enerji boyutunda, su boyutunda ve sosyal boyutunda. Etkilerinin ülkeler tarafından incelenecek politikalarının yapılması. Yani sayıyı ve geliri arttıralım ama karşılığında ne veriyoruz? Biz mevcut alt ve üst yapımızla buna hazır mıyız? Biz sahip olduğumuz enerji su tarımsal üretim bunu karşılamaya hazır mı? Kendi toplumumuzu da yeterli derecede besleyip hayatlarını düzgün yürütmelerini sağlayabilecek miyiz? İşte bundan sonrası için Türkiye’nin ben bugünden başlayarak yeni bir strateji oluşturması gerektiğini ve bunu da özellikle de kamu kadar sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşlarının da çok ciddi görev üstlenmeleri gerektiğine inanıyorum. Buradaki politikaların oluşturulmasında kaynak yaratarak, kaynak harcayarak, uzmanlarla birlikte ciddi bir inceleme yaparak, bu politikaların oluşturulmasında yer almaları gerektiğini inanıyorum.
DD: Başkanımız dediğim gibi, duayan bir isim. TÜRSAB Onursal Başkanı ve Darüşşafaka Cemiyeti Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Talha Çamaş ile sohbetimiz devam ediyor. Geleceğin turizm öngörüsünü kendisinden almak istedim, o da tabii çok doğru bir yere parmak bastı. Bugün iş hızıyla yaklaşık 100-110 milyon civarı bir turistin gelmesi bekleniyor. Tabii ülkenin nüfusu aynı şekilde artacak ama o dönemde acaba dünyanın kaynakları aynı şekilde, aynı zamanda, ülkemizin kaynakları yeterli olacak mı? Biz buna hazır olacak mıyız? Hem fiziki belki de insani kaynak anlamında bunu bütün sivil toplum kuruluşlarının dikkatini çekmek isteriz. Tabii cep harçlığı çıkarmak için girmiştim dedi başkanımız bu yolculuğuna ama ben aslında bir seyahat acenteciyim dedi, otelciliği de denemiş, restorancılığı denemiş. Ama benim kalbimde acenta yatıyor dedi.
O zaman birazcık da güncelle bakalım, seyahat acentacılığı nereye gidiyor başkanım? Bugünkü TÜRSAB başkanlık yarışında adaylara öneriniz ne olur?
Seyahat acentacılığının tabii şu anda çok konuşuluyor, benim başkanlık yaptığım zaman 2.000 küsür üye vardı 15.000 gibi bir rakamdan bahsedildi. Tabii bu sayı çok mudur? Nereden baktığınıza bağlı. Dolayısıyla bu konuda bir şey söylemeyeyim ama şu anda Z kuşağının hareket halinde olduğunu biliyoruz, alfa kuşağı çok yakın zamanda gidiyor, artık y çok hareketli ve bütün bu kuşaklar da teknolojinin içine doğmuş bu kişiler. Dolayısıyla teknolojiyi artık hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline koyunca ve de eski bizim gibi boomerlar veya x kuşağının başlangıcındaki gibi klasik anlayıştan ziyade daha yaratıcı, daha yenilenme, daha çoğalma, içsel olarak bu açıdan seyahatlerini yapmaya çalışıyorlar. Bunun için de önlerinde internetin sağladığı müthiş bir olanak var ve sınır tanımayan bir sürü şeyler var. Artık bireysel seyahat programlama airbnb gibi, bunların hepsi bireysel seyahatlerin sonucunda giderek seyahat acentalarından, çıkarak kendi kendine organizasyonunu gerektiriyor. Tur operatörlüğü tabii ki devam edecek. Çünkü insanların tatil amaçlı seyahat etmesi hiçbir zaman azalmaz. Dolayısıyla burada da gene paket programları yapacak olan tur operatörleri. Ama klasik anlayıştaki Seyahat acentalarının, ancak niş olanlarının, uzmanlaşmış olanlarının ve teknolojiye yatırım yapanlarının, elemana yaptırım yapanların, kendine yatırım yapanların devamlılığı olacağını düşünüyorum . O yüzden herhalde bir silkinme dönemi geçecektir.
DD: Mice sektörü devam edecek gibi gözüküyor. Sanki kurumsal işler profesyonellik gerektiren, bireysel olmadığı için sanki, ya da seyahat acentacılarının büyük bir payı var.
MİCE SEKTÖRÜNÜ YENİDEN TARİF ETMEK LAZIM
TÇ: Şimdi tabii seyahat acentalarının özellikle MİCE sektöründe varlığı demin söylediğim gibi o nislerin arasında en önemlisi. Burada fakat burada da biraz tariflemeleri tekrar netleştirmek lazım, çünkü sektörün en büyük sıkıntılarından bir tanesi seyahat acentası olmayan bazı kurumların bu mice sektörü içerisinde pastadan pay alırken, hiçbir yükümlülük, sorumluluk alanlarının olmadığı bir şekilde aktif olmaları. Yani Seyahat acentalarının bir hatası nasıl olursa enselenir, basabilirsiniz. Herhangi bir örgüte üye değil. Sadece bir şirket, belki değil bile. Kişi bu işlerin içerisinde olduğunu için ona nereye kadar sorumluluk yükleyebilirsiniz? Onun için Seyahat acentaların bu konuda ciddi sıkıntıları var. Biliyorum. Burada meslek örgütünün konuda hakikaten kurumsal şirketlerde algı yönetimini daha dahi yapması lazım.
DD: Ben her programımda vurgulamaya çalışıyorum başkanım. Özellikle artık biz de sektörde tanınan bilinen bir turizm profesyoneli olduğumuz için, özellikle bireysel amaçlı ya da kurumsal amaçlı yapacağınız bütün turizm alışverişlerinde bunun adını isterseniz uçak bileti deyin, mutlaka seyahat acentaları ile çalışmanızı özellikle öneriyorum. Dediğim gibi her şey, her zaman çok güzel gitmeyebiliyor, karşılaştığınız zorlukta arkanızda kapı gibi TÜRSAB belgeli seyahat acentası olması çok önemli. Başkanım başkanlık yarışında adaylar önerilerinizi de çok kısa almak isterim.
ŞEFFAF, ADİL, HESAP VERİCİ VE KUCAKLAYACAĞI OLSUNLAR
TÇ: O konuda da diyorum ki yine yapabileceğiniz şeylere söz verin. Evet şimdi tabii Gönül çok şey istiyor ama ben, hani New York ama gerçekler Nevşehir misali, onun için yapabileceğiniz, yani içerisinde olabilecek şeyleri yapın. Bir yapılması gerekenler var, bir de geleceğe yönelik planlanması var. Dolayısıyla yönetim kurulu oluştururken bütün bu boyutlarıyla düşünerek bir yapı oluşturması ve iş bölümü yapması lazım. Yani bir grup mevcut sorunları çözerken, uğraşırken profesyonelleri ile birlikte, bir grubun da gelecek stratejileri hakkında konuşması lazım. Vizyoner olmalarını muhakkak istiyorum ve geleceği konuşmalarını istiyorum. Neticede seyahat acentalarının kendi maddi ve manevi imkanları bazı geleceği okumada yeterli olmuyordur. Destek örgütlerinin zaten esas temel görevi onların, para koymak değil. Ama para kazanmaları için nasıl bir geleceği, onların beklediğini ve ne yapmaları gerekiyor olduğunu, doğru veriler ile anlatmak, eğitmek. Nihai olarak da demin dediğimi tekrarlayacağım: Türkiye’nin stratejisi içerisinde bunun içinde çalışmaları çok çok önemli. Şeffaf, adil, hesap verici ve kucaklayacağı olsunlar, bu olmazsa olmaz. Zaten kurumsallaşmanın bir gereği. Bilgi üretmek, paylaşmak, hizmet üretmek, çözüm üretmek, bunlar için lüks binalara gerek yok. Onlara kafa yoracak, uzman kişilere sahip olmak, bir de bu kurumlar gelip geçici sonuçta, buradan kimse ne maddi menfaat bekler, zaten beklememesi lazım. Hani buna söylüyorsa da hakikaten vakti ve nakdinin kendisinin olması lazım. Kendi hayatını devam ettirecek işini inkitaya uğratmayacak, zamanını verebilecek ve kendi kaynaklarını da burası için harcayabilecek bir kişi olması lazım.
DD: Yaklaşan TÜRSAB seçimleri öncesinde, TÜRSAB Onursal Başkanımız Talha Çamaş’tan tüm adaylara çok güzel çok önemli öneriler geldi. Buradan tüm adaylara, adaylarımıza çok değerli isimler, hepsine de başarılar sevgiler selamlar olsun.
Başkanım çoğu arkadaşımız maalesef bu sektöre devam etmek istemiyorlar, belki yanlış örnekler görüyorlar o yüzden, ben olabildiği kadar her hafta programımda sizler gibi çok değerli Turizm profesyonellerini, duayen isimleri, neden bu sektörü seçtikleri konusundaki o hikayelerini anlattırmaya çalışıyorum. Adaylara önerileriniz öğrenci arkadaşlarımıza önerileriniz ne olur başkanım?
GENÇLERİMİZİ KAYBEDERSEK GELECEĞİMİZİ DE KAYBEDERİZ
TÇ: Bir kere bu sektörün geçirdiği sıkıntılardan dolayı özellikle pandemi döneminde de çok iş kaybetmesinden dolayı bu sektörün güvenli bir alan olduğunu maalesef gençlerimiz görmüyor, göremiyor. Burada onlara bir kere güveni sağlayacak olan kamu yönetimi ve meslek örgütleri, çünkü eğer gençlerimizi kaybedersek geleceğimizi de kaybederiz. Onun için bir kere burada, bu sorumluluğu almaları lazım, gençleri bu hedefe koymalar lazım ki, demin söylediğim gibi Turizm büyüyor, bütün dünyada büyüyor ve büyüyecek, çünkü onu gösteriyor. Birçok yeni ülke bu işe giriyor, rekabet artacak ama Türkiye’nin müthiş bir avantajı var. Bu demin konuştuğumuz özellikle Z kuşağı, y kuşağı ve alfa kuşağının bu değişik tarzda seyahat etme arzularına cevap verebilecek, doğal ve kültürel müthiş bir zenginliğimiz var… Eğer gençlerimiz kendilerine yatırım yapar, ilgiye yatırım yapar, ülkelerini iyi tanır, İngilizceyi çok iyi öğrenir ve İngilizce rüya görür olursa, o zaman bu bireysel rekabette öne çıkarlar. Teknolojiyi de bunun yanına kattıkları takdirde, çok rahatlıkla başarılı olacaklardır ve kalıcı olacaklardır. Benim o yüzden bütün gençlere söylediğim; bir kere kendinize yatırım yapın, itibarınızı, kendinizi iyi yönetin ki iş hayatına girdiğiniz zaman kabul görün, hedeflerinizi çok net belirleyin, tanıyın, analiz edin, İngilizce rüya görün, motive olun ve dediğim gibi İngilizce rüya görün, risk alın.
DD: Harikaydı başkanım ve Darüşşafaka Cemiyeti Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Talha Çamaş’tan genç turizmcilere, hatta bizlere, hepimize çok güzel öneriler geldi, hedefleriniz olsun… Bir de İngilizce rüya görün dedi, bence harikaydı gerçekten, hepinize tavsiye ediyorum. Tabii bugün kodumuz değerli arkadaşlar, değerli dostlar ödüllü bir turizmci aynı zamanda; Abdi İpekçi Türk Yunan dostluk ve Barış ödülü sahibi ,bunu bir soracağım. Artık son sorum olsun ve tabii Fransız Turizm Altın Madalya ödülü sahibi başkanım, biraz bu ödülleri sizden dinleyebilir miyiz?
TURİZM BARIŞA HİZMET EDER
TÇ: Çok teşekkür ediyorum benim için çok önemliydi, maalesef bunu bugün konuşurken Türkiye ve Yunanistan, yine bazı sıkıntılar yaşıyor, Sayın rahmetli Ecevit’in dediği gibi, yani iki yakanın kardeşleri, dünyada bir deniz var ki Ege Denizi sadece iki ülke kullanıyor Yunanistan ve Türkiye. Akdeniz halk plajı gibi, kaç tane ülke o denizi kullanıyoruz. Ben iş birlikleri içerisinde ve de aralarındaki ilişkilerin normal bahar havası içerisine gitmesi halinde kazanacakları o kadar çok şey var ki gene böyle rüzgarların ters estiği bir dönemde? Çok şanslıydık, Yunanistan’daki seyahat acentaları birliğinin başkanı da çok duayen bir isimdi, rahmetli oldu ve sonucunda buzları kıracak olan sektör turizmdir ve biz Atina’ya gittik, bir toplantı yaptık, hem hükümet hem muhalif partilerin bütün temsilcileri geldiler, sorular sordular, müthiş ağırlandık, çok keyifliydi, sonra biz onları davet ettik ve aramızda böyle bir ilişki başladı. İşte bunun sonucunda o sırada bu aktive ödülü veriliyordu, tabii ki bana derken TÜRSAB’a ama çok anlamlıydı. Çünkü arkasında yatan neden çok önemliydi.
Altın madalyamız var bir de, Fransa ile böyle gene ayrı bir dönemde tekrar iyileştirme için yapmış olduğunuz bir çalışmalar sonucunda Fransız hükümetinin aldığı bir kararla büyükelçi Ankara’dan İstanbul’a gelip düzenlenen bir törende onların özel bir nişanını takdim ettiler. Yani Turizm barışa hizmet eder.
DD: Ben her zaman her yerde söylüyorum, aslında keşke tüm dünyayı turizmciler yönetse, herhalde dünya çok daha barış ve kardeş iyilik içerisinde, sevginin olduğu, güzelliklerin olduğu bir evrene dönüşür. Değerli Kafa Rodyo dinleyicileri, haftanın Turizm Sohbeti Turizm Kafasında bugün çok değerli bir konuğum vardı. TÜRSAB Onunsal Başkanı ve Darüşşafaka Cemiyeti Yüksek Danışma Kurulu Başkanı çok teşekkür ederim, iyi ki geldiniz, bundan sonra da ne zaman isterseniz sizi konuk etmek isteriz başkanım, son bir mesajınız var mı?
TÇ: Teşekkür ederim hem Kafa Radyo hem Kafa Dergisi zaten bizim de hayatımızda, artık alışkanlık da demeyeyim de neredeyse gediklisi olduğumuz iki alan. Ben de sizleri kutluyorum, hem böyle bir kamuya yönelik, çok çok teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum. Özellikle de geldiğimden beri gördüğüm genç arkadaşlarım, işi başarı ile götürmeleri zaten başarının arkasında neyin yattığını gösteriyor.
DD: Bugün Dünya Turizm Haftasına özel olarak çok önemli bir Turizm duayenini ağırladık.Yaptığı çalışmalar ve öncü projelerle Türk turizminin bir dönemine imza atmış TÜRSAB Onursal Başkanı ve Darüşşafaka Cemiyeti Yüksek Danışma Kurulu Başkanı, çok değerli Talha Çamaş, bugün Turizm kafasında konuğum oldu. Kendisine bir kez daha teşekkürler… Bu değerli konuğum gibi Turizm sektöründe emek gösteren tüm turizmcilerinde dünya turizm günlerini tekrar kutluyorum her zaman her yerde söylediğim sloganımı da tekrarlıyorum: Çare turizmde…
Bir programın daha sonuna geldik, hem bu programı hem de daha önceki geçmiş tüm programlarının podcastlerini kafa radyo.com’da radyoland.com’da bulabilir ve Spotify dahil 7/24 her yerden dinleyebilirsiniz. Bana sormak istediğiniz merak ettiğiniz önerileriniz ve yorumlarınızı Instagram denizdikkayaofficial ve Twitter denizdikkaya adreslerine iletebilirsiniz. Haftaya Yeni konular ve konuklarla turizmi keşfetmeye devam edeceğiz hepinize çok çok güzel ve sağlıklı Turizm dolu günler diliyorum.
Kimdir…
M. Talha ÇAMAŞ
1950’de İstanbul’da doğan M. Talha Çamaş, orta öğrenimini Darüşşafaka Lisesi’nde, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladı. 1971’de turizm sektörüne giren Çamaş 1981’de ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu Visitur AŞ’yi kurdu. Özellikle kongre turizmi alanında ülkemizde uzmanlaşan ilk yönetici olarak sektörde bu dalın gelişmesi için çalışmalar başlattı. HABİTAT II, AGİT, 10. Dünya Kulak Burun Boğaz Kongresi, Dünya Satranç Olimpiyatları, NATO Zirvesi, IMF Zirvesi gibi birçok ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum ve toplantının fiilen yönetiminde bulundu.
1993-1999 tarihleri arasında Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) ve Turizm Seyahat Acenteleri Vakfı’nın (TURSAV), kurucusu olduğu Lütfi Kırdar İstanbul Kongre ve Sergi Sarayı’nın işletmeci şirketi UKTAŞ AŞ’nin başkanlığını, İstanbul Kongre ve Ziyaretçi bürosunun kurucu icra kurulu üyeliğini yaptı. TABA (Türk-Amerikan İşadamları Derneği), TURKAB (Türkiye-AB İşbirliği Derneği), Uluslararası SKAL Ortak İdealler Derneği üyesidir.
Halen Darüşşafaka Cemiyeti Yüksek Danışma Kurulu Başkanlığı görevini yürütmektedir.
Abdi İpekçi-Türk-Yunan Dostluk ve Barış Ödülü ile Fransız Turizm Altın Madalya Ödülü sahibi olan Çamaş’ın çeşitli makale ve deneylerini topladığı “Dönence“ isimli bir kitabı yayınlanmıştır.