Enerjimiz var, Başlıyoruz!

Enerjimiz var, Başlıyoruz!
DENİZ DİKKAYA
Posted on Ekim 09, 2023, 11:22 pm
10 mins
Deniz Dikkaya

Deniz Dikkaya

DİVAN / Oteller & Ziyafet Birimleri Pazarlama Direktörü
Marketing Director – Hotels & Venues

Dünyanın en çok alıngan ve kırılgan sektörü turizmciler olarak çok enteresan bir yazı geride bıraktık. Oysaki 2022 bize çok büyük bir beklenti yüklemişti, hiç yaşamak istemediğimiz büyük deprem felaketini bile elbirliğiyle atlatmış, şu seçim bir bitse de rahata ersek umutlarıyla seçimi de geride bırakmış, hadi artık turizm konuşalım deyip yaza giriş yapmıştık.

Ama bu kez gerçekten çok sert bir gerçeklik duvarına çarptık. Ne iç pazarda ne de çok ümit bağladığımız dış pazardan gelen turist rakamları, otel dolulukları tam da yazın ortasında hepimizi hayal kırıklığına uğratmıştı, yüzde 100’leri beklerken yüzde 50’lere şükreden bir halimiz vardı. Bir anda durup düşünmeye başladık, ne oluyor diye, gerçekten noluyordu, hani neredeydi bu turistler, hani herşey çok yolundaydı…

Yok, işin aslı öyle değildi, tüm dünyada da etkisini hissettiren bir ekonomik durgunluk tabi ki bize de yansıyacaktı, ülkemizde de seçim döneminin bol paralı alışveriş dönemi de yeni önlemlerle birlikte kemer sıkmaya başlandığını gösteriyordu. Yerli turisti de bir gelecek endişesi sarmaya başlamıştı. Öncelikle temel ihtiyaçlar alınıyor, güven endeksli turizm seyahatleri ise erteleniyordu. Geçen yıl hiç konuşulmayan “artık Türkiye çok pahalı, yurtdışında tatil bile daha ucuz” cümlelerini her yerde duyuyorduk, sıkıntı olacağı çok barizdi. Bodrum’dan da Antalya’dan da farklı gerekçelerle düşük doluluk raporları geliyordu, Çeşme’deki turizmciler “son 20 yılın en kötü yazını geçirdik” diye isyan ediyorlardı.

Sektör olarak düşünmeye başladık, neyi nerede yanlış yapmıştık!

Aslında çok net değil mi, biz neden böyleyiz, işler durgunlaştığında tüm fiyatlarımızı dibe vurup, kapı kapı müşteri arayan birer pazarlamacı gibi davranırken, işler birazcık da olsa açılsa (sadece bir kongre, sadece 1 şampiyonlar ligi maçı bile) aldığımızda fiyatları bir anda (!) tavana çıkarıp, hem de neredeyse dünyanın en pahalısına satan, burnu havada birer satışçıya dönüşüyoruz. Nedir bu iş bilmezliğimiz, nedir bu şımarıklığımız?

Şampiyonlar Ligi finalinde, İstanbul’daki rezaleti nasıl anlatmalı, maçtan 1 hafta öncesine kadar 5 yıldızlı otellerdeki 1000 Euroluk odalar boş kalınca, aynı odalar maçtan 2 gün önce nasıl 150 Eurolara düştü, maç için gelen İngilizler ve İtalyanlar otelde kalmak yerine zamanlarını 24 saat İstanbul’da dışarıda yiyerek ve içerek nasıl geçirdiler, nasıl biz otelcileri ters köşeye yatırdılar, nasıl bir gelir ve prestij kaybettik, farkında mıyız? Nasıl geçecek bu fırsatçılığımız…

Hiç mi bakmıyoruz dünyaya, hiç mi gitmiyoruz fuarlara, birebir yaşamıyor muyuz dünyadaki örnekleri? Çok basit bir örnek vereyim; şimdi hemen örneğin Londra’da bir 5 yıldızlı otel bakın, mesela 250 Pound gecelik, bir de Wimbledon tenis turnuvası veya WTM Fuarı döneminde bakın, fiyatın en fazla %50, en pik zamanında bile en fazla 2 katına çıktığını göreceksiniz, çünkü amaçları turizmdeki doluluğu sürekli ve sürdürülebilir kılmak. Normalde şehir boşken de göremezsiniz orada bir 5 yıldız otelde 50 Euro’ları, şehir doluyken de 1000 Euro’ları. Fırsatçı değiller, ‘turist bir kez gelsin, ceplerinin dibine kadar boşaltalım’ diye düşünmezler, peki ya biz? Bir düşünün lütfen!

Tabii ki turizm sektörünün maliyetleri arttı, fiyatlar da ona uygun olarak artmalı, ama sakın unutmayalım, biz sektörün fiyatlamasını yaparken eskiden bir matematik kullanırdık, giderler yazılır, amortismanlar eklenir, istenilen kar tutarında satış rakamı belirlenirdi, şimdi nasıl mı peki, kendi bütçe matematiklerimize bakmayalım, aman, yan otel fiyatı ne yapmış, diğeri ne yapmış, hemen ben de arttırayım, hatta o 3’e satıyorsa ben 5 olmalıyım, o 10 ise ben 15 kazanmalıyım, nerede okullarda aldığımız işletme eğitimleri, nerede sektör deneyimleri, unuttuk mu çabucak, kısa sürede çok kazanalım, ilerisi şansımıza kalmış mantığına dönüştük, farkındayız değil mi?

Sadece fiyat konusu mu bizi yalnız bırakan oldu peki, tabii ki hayır! Yine siyasetin turizm üzerindeki gölgesini de çok ciddi hissetmiyor muyuz? Ekonomimizi çok ciddi sıkıntıya sokan bilinçsiz sığınmacı artışı nedeniyle sokakta gördüğü her Arapça konuşana hakaret eden, defol buradan diyen, hatta fiziki müdahalede bulunan bilinçsiz bir cenah yüzünden alışveriş yapmaya çalışan bir Dubaili ailenin dayak yememek için kaçma görüntülerini izlemek çok acı, bunu tüm dünyaya izletmek daha da acı, işte sırf bu görüntülerden bile “Türkiye Arap turistleri istemiyor, dövüyorlar” haberleri yüzünden İstanbul ve Bursa bu yazı neredeyse %50 boş geçirdi. Ne oluyoruz? Kendimize gelelim lütfen, acilen!

İşte tam bu ilginç yaz deneyimi sonrasında turizmciler olarak yeni sezonlara umutlarla yeni fuarlar ve etkinliklerle başlıyoruz. Hepimizde yine her kriz sonrası olduğu gibi tazelenmiş ve sıkıntıları unutmak isteyen genç enerjiler görüyorum. Neredeyse 30 yıla yaklaşmakta olan sektör deneyimim bana şunu gösterdi ki dibi görmeden, düşmeden ayağa kalmıyoruz, illa ki bizi tetikleyen bir pim ateşlenecek, illa ki bir kıvılcım yakılacak. Bu kıvılcımları ben turizm sektörünün fuarları ve etkinlikleri olarak görüyorum. İstanbul’da ilk kez düzenlenecek olan İstanbul Turizm Fuarı ile başlıyoruz, tüm sektörümüze hayırlı olsun, başta Sevgili dostlarım Volkan Ataman ve Mete Vardar olmak üzere bu zor dönemde yeni bir fuar yaratma cesaretini gösteren tüm emeği geçenlere gönülden tebrikler ve başarılar diliyorum, dünya turizmi hazır olsun.

İstanbul’dan sonra Antalya, sonra Londra, Barcelona, Cannes, İzmir derken yılı yeni sezonda çok özel fuarlarla karşılayacağız.

Bu kez sektörden biz turizmcilerden bir ricam olacak, bu kez ne olur fiyatlarımızı turizm sektörünün dünyadaki belirlenmiş kurallarına göre, kabul edilmiş doğrularına göre belirleyelim, ne çok boşmuşuz gibi ne de çok doluymuşuz gibi fiyatları bir okyanusun derinliklerine inen bir Everest’in tepesine çıkan hesapsızlıktan kurtaralım, son dönemde ağızlarımızdan düşürmediğimiz ‘Sürdürülebilir’ olmayı turizmin iş felsefesi haline getirelim, turistleri yolunacak kaz gibi görmeyi bırakalım ve turizmcilerin “Beyefendi ve Hanımefendilere hizmet eden Beyefendi ve Hanımefendiler” olduğumuzu unutmayalım.

Hadi turizmciler, enerjilerimiz yüksek, hazırsak başlayalım!

Paylaşmak Güzeldir