Şimşek, Erzurum’da düzenlenen Palandöken Ekonomi Forumu’na video mesaj ile katılım sağladı.
Forumun, ticaret savaşları sonucu ortaya çıkan yüksek belirsizlik ortamında gerçekleştirildiğine dikkat çekerek, küresel ekonominin uzun dönemli yapısal sorunlarla yüz yüze olduğunu vurguladı.
Koruyucu önlemlerin yanı sıra, yaşlanan nüfus, yapay zeka ve iklim krizi gibi konulardaki kaygılara da değinen Şimşek, bu durumların dünya genelinde büyümeye yönelik aşağı yönlü riskler ortaya çıkardığını ifade etti.
Türkiye ekonomisinin iyimserliğini pekiştiren sağlam nedenlerin bulunduğunu belirten Şimşek, “Mayıs 2023’ten bu yana yürüttüğümüz istikrar ve reform programı ile dış kırılganlıklarımızı azalttık ve makro finansal istikrarı güçlendirdik. Sürdürülebilir yüksek büyüme için sağlam bir temel oluşturuyoruz. Bu programın sağladığı kazanımların yanı sıra küresel yapısal sorunlara karşı da önemli avantajlarımız bulunuyor” şeklinde konuştu.
Şimşek, korumacılığın küresel ticaret için en büyük tehditlerden biri olduğunu ve 2008 yılında başlayan küresel finans krizinin ardından bu eğilimin arttığını kaydetti.
Ticaret kısıtlarının kriz öncesine göre 11 kat daha fazla olduğuna dikkat çeken Şimşek, bu korumacı politikaların arka planında ABD ile Çin arasındaki rekabetin bulunduğunu ifade etti.
“Türkiye, artan korumacı politikalara karşı benzer ülkelerle kıyaslandığında daha dirençli bir konumda” diyen Şimşek, bu durumun iki ana sebebini açıkladı. “Birincisi, ihracata olan bağımlılığımız nispeten düşük; ekonomimiz iç talep ile hareket ediyor. İkincisi, dış ticaretimizin büyük bir kısmını dost ve komşu ülkelerle yapmamız. Serbest ticaret anlaşmalarımız sayesinde toplam ihracatımızın yüzde 62’si korumacı tedbirlerden etkilenmiyor” ifadelerini kullandı.
“Avantajlar büyük ölçekli altyapı ve lojistik projeleriyle artırılıyor”
Türkiye’nin hizmet ihracatındaki güçlü konumunu vurgulayan Şimşek, turizm, yurtdışı müteahhitlik ve eğitim gibi alanlarda bölge lider ülkelerinden biri olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’nin imalat sanayisinin bölgenin ana üretim üssü olduğunu belirten Şimşek, “Bu avantajları büyük ölçekli altyapı ve lojistik projeleri ile daha da güçlendiriyoruz. Orta Koridor ve Kalkınma Yolu projeleri bu noktada kritik bir öneme sahip” dedi.
Artan borçluluğun yapısal bir risk oluşturduğuna işaret eden Şimşek, Türkiye’nin toplam borçluluk oranının milli gelirinin yüzde 93 seviyesinde olduğunu, benzer gelişmekte olan ülkelerde ise bu oranın yüzde 245 civarında bulunduğunu açıkladı.
Türkiye’nin büyümesi açısından borç kaynaklı bir engelin bulunmadığını belirten Şimşek, düşük borç stokunun piyasalardaki dalgalanmalar sona erdiğinde Türkiye’nin sağlam temellerinin yatırımcıların dikkatini tekrar çekeceğini aktardı.
Küresel yatırımcıların şu anda temkinli bir tutum sergilediğini ve riskten kaçındığını dile getiren Şimşek, “Ancak bu Türkiye için geçici bir durum. Zamanla yatırımcılar, güçlü makro ekonomik temelleri olan ülkelere yönelmeye başlayacaklar. Türkiye, bu noktada pozitif şekilde öne çıkan ülkelerden biri” şeklinde konuştu.
“Dijitalleşme yatırımlarını artırıyoruz”
Demografik dönüşüm ve yaşlanan nüfusun küresel ölçekte önemli bir gelişme olduğunu belirten Şimşek, Türkiye’nin en az 15-20 yıllık bir fırsat penceresine sahip olduğunu ifade etti.
Kadınların iş gücüne katılım oranının düşük olduğunu dile getiren Şimşek, bu alanda büyük bir potansiyel bulunduğunu ve kadınların iş gücüne katılımını artırmak için reformları hızlandıracaklarını açıkladı.
Üretken yapay zeka ve robot teknolojilerindeki gelişmelerin küresel ekonomiyi önemli ölçüde etkileyeceğini belirten Şimşek, IMF’nin yapay zeka hazırlık endeksinde Türkiye’nin, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının üzerinde bir konumda olduğunu aktardı.
Gelişmiş ülkelerle mevcut olan farkın kapatılmasına yönelik çalışmaların sürdüğünü belirten Şimşek, “Yapay zeka ve ileri teknolojilere öncelik veriyoruz. Özellikle dijitalleşme alanındaki yatırımlarımızı artırıyoruz. En büyük avantajımız ise nitelikli insan kaynağımız” dedi.
Bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek için altyapıyı güçlendirdiklerini aktaran Şimşek, “Önümüzdeki dönemde fiber kapasitemizi genişletecek ve 5G sonrası dönem için yatırımlar yapacağız. Büyük veri merkezleri, ulusal GPS ve nükleer enerji gibi alanlarda yatırımları hızlandırmayı hedefliyoruz” diye ekledi.
“Dış dengede güçlü bir iyileşme gözlemleniyor”
İklim değişikliğinin, küresel yapısal sorunlardan biri olduğunu ve Türkiye’nin de bu durumdan etkilendiğini ifade eden Şimşek, bu tehditlerle mücadele etmek amacıyla enerji ve sulama gibi pek çok alana yatırım yaptıklarını bildirdi.
Türkiye’nin mevcut küresel konjonktürde önemli avantajlara sahip olduğunu vurgulayan Şimşek, uyguladıkları program ile bu avantajları kalıcı kazanımlara dönüştürmeyi amaçladıklarını belirtti.
Mayıs 2023’te 55 milyar doların üzerinde olan cari açığın, Şubat itibarıyla 12,8 milyara düştüğünü aktaran Şimşek, altın ithalatı hariç Türkiye’nin artık ılımlı bir büyüme ile cari fazla vermekte olduğunu ve bunu kalıcı hale getirmek için yapısal dönüşümü hızlandıracaklarını ifade etti.
Makroekonomik istikrar ve reform programının etkisiyle 1 milyona yakın yeni istihdam sağlandığını söyleyen Şimşek, “Küresel belirsizliklerin, iç ve dış talepteki yavaşlamanın ekonomik aktiviteye kısa süreli etkileri olabilecektir. Ancak sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme için sağlam temeller oluşturmaya devam ediyoruz. Ülkemiz açısından olumlu olmak için güçlü gerekçelerimiz mevcut. Her küresel kriz, aynı zamanda fırsatlar barındırır. Biz ülkemizin potansiyeline inanıyoruz ve bu potansiyeli ortaya çıkarmak için güçlü bir program uyguluyoruz. Bu dönemi, sadece riskleri yönetmek için değil, ekonomimizi daha rekabetçi kılacak yapısal dönüşüm süreçlerini hayata geçirmek için bir fırsat olarak görüyoruz.” şeklinde görüş bildirdi.