
Tarihsiz Bir Sabah
25 Haziran 2025 yılındayız. Rahmetli babam bizi bırakalı henüz birkaç yıl oldu. Şimdi, sabahın beşinde, Tiflis’te bir tren istasyonunda onu yâd etmek… Ne kadar tuhaf geliyor insana. Zamanın nasıl geçtiğini görmek her zaman şaşırtıcı. Hayat, hep kendi bildiği gibi akıyor. Sen bazen duruyorsun, sessizce izliyorsun. Müdahale edemediğin bu büyük akış, seni bir an olsun rahat bırakmıyor. Her şey kontrolünden uzak, her şey sanki çoktan yazılmış gibi.
Ben her yılbaşında önüme üç hedef koyarım. Aslında üç dilek. Kimi gerçekleşir, kimi sanki hiç tutulmamış, hiç istenmemiş gibi bir kenara bırakılır. Üzerine konuşulmaz bile. Yenilgiden söz edilmez. Sanki hiç dilek dilenmemiş gibi yaşanır. Belki de bu yüzden son beş yıldır dilek dilemiyorum. Hani şimdi moda bir söz var ya, “evrenden istiyorum” diyorlar. Ben o söze pek ısınamadım. Çünkü ben evrenin kendisinden değil, onu yaratan Yüce Mimarı’ndan isterim. İyiyi isteyenlere hep cömert davranıyor.

Bugün çarşamba. Tiflis tren istasyonundayım. Saat 5.10. Sabahın körü ama istasyon kalabalık. Bir kenarda, yüzü yorgun, bakışları sabah ayazından bile soğuk bir adam gözüme çarpıyor. Sanki bir romanın içinden çıkmış. Gözlerime dik dik bakıyor. Elinde bir şarap şişesi, omzunda yılların yorgunluğu. Gözleri sabahın bu saatinde bile hâlâ şaraba susamış gibi. Ama o bakışlarda başka bir şey var. Sanki bana bir şey söylüyor. “Hedeflerin ve dileklerin kadar özgürsün,” diyor. “Ne kadar gerçekleştirebilirsen, o kadar iyi hissedersin kendini.” Onun o hırpani, berduş haline bir an için özeniyorum. Öylece oturmuş, sabahın ayazında, hiçbir yere yetişme derdi yok gibi… Keşke, diyorum içimden, keşke ben de onun gibi olsaydım. Bu saçma düşünce sabahın serinliği gibi geçiyor içimden, ürpertiyor ama sonra hemen kayboluyor.
Ve işte tam o anda, babam geliyor aklıma. “Bizi bırakalı neredeyse beş yıl oldu” diye geçiriyorum içimden. Ama sonra duruyorum. Hayır, “bizi bırakmadı ki…” demek daha çok hoşuma gidiyor. O, sadece Yüce Yaratıcısına kavuştu. Nasıl bir anda doğuyorsak, öyle bir anda gidiyoruz. Bu mucize bana hep Tanrı’nın varlığına dair en büyük kanıt gibi gelmiştir. Hiçbir şey bilmiyoruz doğarken. Çıplak ve savunmasız geliyoruz bu dünyaya. Kimse sormuyor, “Sen neden geldin?” diye. O zaman biri öldüğünde “Nereye gidiyorsun?” diye sormak da ne kadar anlamsız kalıyor aslında.
Şanı yüce Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nin 156. ayetinde şöyle buyuruyor Rabbimiz:
“O sabredenler ki, başlarına bir musibet geldiği zaman: ‘Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler.”
Bir bebek doğduğunda kulağına ezan okunur. Ama o ezanın namazı kılınmaz. O namaz, öldüğümüzde kılınır. Hayat dediğimiz şey de işte tam bu ikisi arasında geçen kısa zamandır. Belki de bu yüzden her doğum bir başlangıç değil, bir yolculuğun devamıdır. Ve ölüm bir bitiş değil, bir buluşmadır.
Berduş gözlerini benden kaçırıyor. Bense, elimdeki defteri açıp önümüzdeki haftanın yapılacaklar listesine bir şeyler karalıyorum. Biliyorum ki ne yazarsam yazayım, kader bildiğini okuyacak. Ama insan yine de yazmak istiyor. Belki satırlar değilse bile, niyet kıymetlidir.
- Tarihsiz Bir SabahTarihsiz Bir Sabah 25 Haziran 2025 yılındayız. Rahmetli babam bizi bırakalı henüz birkaç yıl oldu. Şimdi,… Daha fazla okuyun: Tarihsiz Bir Sabah
- Arkasından yazı yazılacak adamlar, Hüsnü TAYANÇÇok yakında yayımlamayı planladığım “Dönüşüm” adlı kitabımda Libya’daki mesleki yolculuğuma ve hayatımdaki kırılma anlarına yer vereceğim.… Daha fazla okuyun: Arkasından yazı yazılacak adamlar, Hüsnü TAYANÇ
- Bir Yaşam Biçimi: KemalizmKemalistim! Mustafa Kemal’in tarafındayım… Son yıllarda Türkiye’de giderek artan anti-demokratik uygulamalar, yargı bağımsızlığının zedelenmesi, ifade özgürlüğünün… Daha fazla okuyun: Bir Yaşam Biçimi: Kemalizm
- Kartalkaya Yangını: Etik Çöküşün Acı BedeliKartalkaya Yangını: Etik Çöküşün Acı Bedeli Ne batılıyız, ne de doğuluyuz. Çok üzgünüm; üzgün olmak için… Daha fazla okuyun: Kartalkaya Yangını: Etik Çöküşün Acı Bedeli
- Dijital Dünyanın Çocukları: Alfa KuşağıDijital Dünyanın Çocukları: Alfa Kuşağı Alfa Kuşağı – Kaldığımız Yerden Devam Herkese iyi bir 2025 yılı… Daha fazla okuyun: Dijital Dünyanın Çocukları: Alfa Kuşağı
- Suriye’deki Soydaşlarımız ve Misak-ı Milli’nin ÇağrısıSuriye’deki Soydaşlarımız ve Misak-ı Milli’nin Çağrısı Kardeşim Esat ya da Eset… Bir zamanlar bizim ilgi alanımızın… Daha fazla okuyun: Suriye’deki Soydaşlarımız ve Misak-ı Milli’nin Çağrısı
- Kuşaklar Arasında Köprü OlmakKuşaklar Arasında Köprü Olmak Ekim ayının başında yayınlanan makalemde, kuşaklar arasındaki çatışmadan ve değerli büyüğüm, rahmetli… Daha fazla okuyun: Kuşaklar Arasında Köprü Olmak
- Atatürk UnutulmazAtatürk Unutulmaz Atatürk’ün 10 Kasım 2024 tarihinde, Anıtkabir’de bir milyonu aşkın insan tarafından anılması, onun izinde… Daha fazla okuyun: Atatürk Unutulmaz
- Otelcilikte Kuşaklar ve Efsane Bekir AkkaşOtelcilikte Kuşaklar ve Efsane Bekir Akkaş Bendeniz, 1980 yılında doğdum. Şu an 44 yaşındayım; fakat kendimi… Daha fazla okuyun: Otelcilikte Kuşaklar ve Efsane Bekir Akkaş
- Eylülde Gel!Eylülde Gel! Eylülde Gel! Şarkısı da vardı, “Eylülde Gel”. Nasıldı şarkı? Hatırlayalım… Tatil geldiği zamanAğlarım ben,… Daha fazla okuyun: Eylülde Gel!
- Yunanistan Yolcuları…Pera Palace Oteli’nde 2000 yılında staj yaparken İstanbul’un tarihiyle bu kadar iç içe olacağımı hiç düşünmemiştim.… Daha fazla okuyun: Yunanistan Yolcuları…
- Yabancı Garsonlar…Değerli Okurlar, Türkiye’nin en iyi turizm ve otelcilik gazetesi “Hotel Gazetesi”nde sizinle buluşacağım için çok memnunum.… Daha fazla okuyun: Yabancı Garsonlar…