Gökyüzünde bulutlar çok güzel görünüyordu, masmavi tuval üzerine kalemle çizilmiş bembeyaz tüy kümeleri gibiydiler. Kuşlar cıvıldıyor, kelebekler uçuşuyordu her tarafta, baharın en güzel günlerinden biriydi. Cennet’de olduğumu sandım bir an. Sonra birden heryanım acımaya ağrımaya başladı,yüzümde ve kollarımda çizikler, giysilerim yırtılmış, kan revan içindeydim…
Evin önündeki alt bahçedeki ağaçlardan birinin üzerine savrulmuştum yüksekçe bir yerden ve kolum kırılmıştı. Bisiklete bindiğim son gün oldu.
Sordular neden rampa aşağı pedalları öyle hızlı hızlı çevirdin,korkulukları bile olmayan uçurumun kenarında böyle gidilir mi? Beş altı yaşlarındaydım ama hala anlamış değilim sebebini, tek hatırladığım aklım yerindeydi, bayır aşağı hızlandıkça hızlandım hızlandıkça biraz daha hızlandım ve meraklandım daha çok hızlandım, sonsuzluğa ışınlanmak gibi bir şeydi yaşadığım…
Sonrası bir sürü öğüt : Bisikleti kullanırken çok ama çok uzaklara bakma. Rüzgarı hesap et. Normal bir açıyla önüne bakarak ilerlemen daha doğru. Virajlara yolun ya da bulunduğun şeridin en solundan gir, selenin üzerinde dik duruma geç ki paraşüt etkisiyle frenlere çok da asılmadan yavaşlamaya başla, iki freni birden hafifçe sık, hızını ayarlayıp dönüşe başla ve frenleri bırak. En önemli yapman gereken şey, seri bir şekilde pedal çevirecek doğru vites ayarını yakalaman. Bisiklete binmek denge işidir !
Yıllar sonra bile bisiklete binmeyi hiç denemedim belki korkudan belki de içimdeki küçük meraklı şeytandan…
Bu kaza aklımdan hiçbir zaman çıkmadı ama düşünürken iş hayatının da bisiklete binmek gibi bir şey olduğunu farkettim… Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz ve dengede kaldığınız sürece düşmezsiniz,yolunuza devam edersiniz.Kontrol her zaman sizde olmalı, önünüzdeki tüm engelleri görmeli, ileriye bakmadan o anı yaşayarak devam etmelisiniz, pedalı yaşadığınız o günkü şartlara göre döndürmeli, gideceğiniz yolda heran bir viraj ya da bir engel çıkabileceğini her zaman düşünmelisiniz. Turizm sektörünün şuanki hali gidişatı benim çocukken yaptığım hatanın iz düşümü gibi tıpkı.
Son on yıldır inanılmaz derecede hızlanmaya başlamıştık özellikle havayolları sektöründeki gelişmeler, internet dünyasında ülkemizle hakkında kolay bilgi alma, araştırma ve satın alma teknolojilerindeki ilerleyiş ve artan talepler,bunun sonucunda inşaat sektöründeki modern hızlı yapılaşmalar, sermayenin dikkatini çok fazlasıyla çekmiş, yeni yeni otel yatırımları almış başını gitmiş ve çok konuşmaya başlamıştık. Sokaktaki simitçiler hanutçular bile oteller açmaya başlamıştı. İzinsiz plansız ruhsatsız. Hepimizin malı bir diğerininkinden daha güzel ve değerliydi…Gün oldu fiyatlarımızı ve gelirlerimizi beğenmez hale geldik, gün oldu personellerimizi yetersiz bulduk az paraya çok çalıştırdık, beğenmedik, eğitmeyi de seçmedik. Piyasa da personel ihtiyacı şiddetle yoğunlaşınca, iyi maaşlara elemanlarımızı elimizden kaçırdık ve rakiplerimizi küçümsedik. Misafir hizmeti mi alır, hizmet misafiri mi çeker bir türlü anlayamadık !
Şimdi politik yanlışlarla başlayan ve 13 ocak’ta yaşanan ve sektör tarihinde dönüm noktası olarak kabul edebileceğimiz, büyük bir düşüşün başladığı üzücü terör olayından sonra hızlanan istikrarsızlık ve güvensizlik rüzgarları, sektörü uçurumdan aşağıya itti ve şuan sersemlemiş bir şekilde olup biteni izlemekte ve beklemekteyiz. Hepimiz bunun bir rüya olduğunu düşünmek ve biran önce uyanmak istiyoruz. Siyasi rüzgarları hesap etmeden doğru vitesi yakalayamadık, şimdi düştüğümüz yerden kalkıp yolumuza devam etmek istiyoruz. Ya kendi imkanlarımızla kalkıcaz yada siyasi otoriteler ülkedeki güvenli ortamı sağlayıp istikrarı getirecek ve ayağa kalkmamıza yardımcı olacak.
Yoksa, gökyüzündeki karanlık dünyayı hep beraber izlemeye devam mı edeceğiz…Cehennem gibi !