Sektörümüz son bir yıldır hızlı bir düşüş içerisindeydi, hergün yaşanan ve tırmanan terör olayları, hatalı dış politikaların getirdiği neticeler sonucunda ülkemizin imajında zedelenmeler hissediliyordu, dolayısıyla sektörümüz de su almaya çoktan başlamıştı. Herkes yükünü azaltmayı, yaralarını sarmayı beklerken, önce havalimanındaki terör olayı, şimdi de tamamen kavrayamadığımız bir darbe girişimi ve onun getirdiği demokrasi bayramı adı altında sokaklardaki görüntüler, saldırılar, provokasyonlar ve camilerden gece yarısı dahil okunan selalar; kısacası ülkenin gidişatı kesinlikle dışarıdan bakan bir turistin gözüne iyi görünmüyor,güven vermiyor, dolayısıyla cezbetmiyor. Sonuç olarak şiddetli bir fırtına sonrası sektörümüzün boğulmak üzere olduğunu gözlemlediğimizi söyleyebiliriz.
Şuan hem toplum olarak hem de sektör olarak bir şokun içindeyiz. Turizm sektörü mutlaka birgün eski günlerine dönecektir ama bunun için biraz zaman lazım. Şuan en dibe inmekteyiz ama birgün gelecek, çok hızlı bir sıçrayış göstererek eski günlerinden daha iyi günler görecek ve daha kontrollü bilinçli büyüyecektir. Bu topraklar gezmek için de görmek için de vazgeçilmez bir cevhere sahiptir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937’de Türk Milletine söylemiş olduğu gibi “Biz, ilhamlarımızı, gökten ve görünmez âlemlerden değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.” Dolayısıyla bu ülke er ya da geç bir gün mutlaka özlediği günleri görecektir,yeter ki doğru dersleri çıkaralım…
İç ve dış politikaların ülkeleri ve yaşam şekillerini bu denli etkilediği bir süreçte 2019’da tüm seçimler bir araya geliyor. Genel Seçimler,Yerel Seçimler ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin aynı tarihte olması Ülkenin istikbalini önemli derecede etkileyecektir.
Şuan sektörün gidişatını kestirmek ve planlamalar yapmak gerçekten çok güç. Hangi fiyat bandında gidilmeli, doluluk hedefleri ne olmalı ve maliyet analizlerini yaparken nelere dikkat etmeliyiz, istihdamı ne ölçü de korumalıyız? Bunların hepsi kafamızdaki karışık sorular. Tüm bunları yaparken ülkenin içinde bulunduğu durum ve siyasi ilerleyişin yaşatacağı kazanç ve kayıplar mutlaka gözardı edilmemeli.
Bu denizde boğulmak istemiyorsak önce sakin olmalı,üstümüzdeki yükü hafifletmeli ve doğru yöne varolan gücümüzle enerjimizi tasarruflu kullanarak yüzmeliyiz ya da birileri tarafından kurtarılmayı beklemeli, olduğumuz yerde durmalıyız, başka da bir şansımız yok.
Yüzmeyi iyi bilenler değil,yönünü doğru seçenler mutlaka başarır…
