2015 haziranından bu yana ağır yaralı turizm.
Peşpeşe patlayan, patlatılan bombalar,
İç politikaya kurban edilen dış ilişkiler, kendi görevlerini başarıyla yerine getirmeye çalışan turizmcileri, bir anda ne yapacağını bilemez duruma düşürdü..
Gene de yılmadan, sıkılmadan tüm fuarlara, tanıtım günlerine katılmaktan geri durmadılar.
Bilhassa AB ülkelerindeki fuarlarda ilgi görmemelerine rağmen, ilişkileri düzeltebilmek adına neredeyse birer diplomat gibi çalıştılar…
2016 beklendiği gibi çok kötü bir yıl olarak geçti turizm tarihimize.
Fiyatlar, doluluklar aşağılara inerken, eğitimli personel kaybı da yaşandı sektörde.
Neyse ki 2017’ye girerken Rusya ile ilişkiler yumuşadı.
Haliyle sevindik.
Kötünün iyisi olur diyerek umutlandık..
Sezon başında, güneyden gelen haberlerde, otelden ayrılan konukların valizlerinden çıkanların, resimleri ilk ip uçlarıydı.
Onlarca sabun, şampuan, kilolarca portakal, elma, boy boy havlular…
Hem kalitesiz, hem de ucuz müşterinin yaratacağı tahribatı haber verir gibiydi..
Açık büfelere giriş, çıkışlarını anlatmaya gerek yok…
Büfedekilerin yarısı çöpe….
Bu arada, İstanbul’un anlı şanlı otellerinin balkonlarından çekilen resimlerde de her renkten iç çamaşırı görebilmek mümkün…
O çamaşırları asanların, otel lobilerindeki oturuşlarını, çıplak ayaklarını sehpalara dayayıp, cep telefonlarıyla, sanki akrabaları ile yıllardır hiç görüşmemişcesine bağıra bağıra konuşmalarını, müzik dinlemelerini anlatabilmek mümkün değil…
Hele hele, bu değerli konukların kaldıkları odaları temizleyebilmek için uğraş veren insanlarımızın, odalara girdiklerinde karşılaştıkları manzarayı anlatmaya kelimeler yetmiyor.
Sahillerde çalışan arkadaşlarımız, içi otel malzemesi dolu müşteri valizlerinin resimlerini çekerken, İstanbullu arkadaşlar da, birbirlerine, müşterisi yeni ayrılmış odaların resimlerini göstererek nazire yapıyor, Bu oda nasıl temizlenir diye görüş alışverişinde bulunuyorlar..
Kısacası milyar dolarlarla ifade ettiğimiz tesislerimiz ağır bir tahribat altında…
Bardağın yarısı dolu diyerek, “hiç olmazsa 2016’ya göre daha iyiyiz” düşüncesi hakim olsa da, açıkçası hala önümüzü görememek, acı gerçeğimiz…
TÜROB açıkladı; sadece İstanbul’un ilk altı aydaki gelir kaybı 1 milyon euro..
Vergileri düşünürseniz devletin de neler kaybettiğini anlayabilirsiniz..
Yazık oluyor, hem de çok yazık…
Bu güzelim ülkenin turizmi düşük fiyatlarla gelen, kalitesiz müşterilere mahkum edilmemeli..
Geçtim tesisleri, İstanbul’un en güzide yerleri bile bu zevksizliğe ve kalitesizliğe yenik düşmemeli…
Biz “BARIŞIN OLMADIĞI YERDE TURİZM OLMAZ” dedikçe, birileri hala OHAL’ den medet umuyorsa, 2014 gibi yıllar hep hayal olarak kalacak hatıralarımızda….