BİLMEYENE BİR ÜLKE ADI, GÖRENE BİR MASALDIR İRAN
İran’a gidene kadar korkularım vardı. Çünkü İran deyince bir Avrupa ülkesi gibi çağdaş ve yaşam tarzı rahat değil gibi düşünüyoruz. Hele ki kadınsanız ikinci sınıf muamelesi görürüz korkusu taşıyoruz. Peki hiç görmediğimiz bir ülke hakkında ne kadar doğru bilgiye sahip olabiliriz? Unutmayalım Türkiye çağ dışı, geri kalmış, kadınları ikinci sınıfta tutan tehlikeli bir ülke gibi yıllarca Avrupa’ya farklı yansıtıldı. Ne zaman Türkiye Dünya ülkelerine doğru tanıtılmaya başlandı, ondan sonra ülkemizin güzelliklerini öğrenen yabancılar daha çok gelmeye ve de ülkemize yatırım yapmaya başladılar. Diyeceğim o ki İran da bize lanse edildiği gibi bir ülke değilmiş!
YERİNO’nun sahibi Genç İş Adamı Sayın ALİ HEMMATZADEH ve ekibi eşliğinde Jolly Kültür departmanı yetkililerinin de katıldığı 9 gece 10 günlük turumuzda, sadece gündüz değil geceleri de sokaklarında gezdiğimiz, uykusuz kaldığımız ama değdi dediğimiz keşif turu ile İran’a hayran kaldım. Her bir eyaletinde bir masalın içinde gibi hissettiğim İran’da hissettiklerimi ve gördüğüm yerleri sizlere özet olarak anlatacağım.
YERİNO TV, TURİZM VE YATIRIM DANIŞMANLIK ŞİRKETİ İLE İRAN KEŞİF TURU
TEBRİZ
TEBRİZ, Van sınır kapısına vardığımızda ülke kurallarına göre başımı örttüm ve biraz da panik yaptım. YERİNO ekibi özel transit aracı ve kadın rehberi ile bizi aldıktan sonra yola devam ettik. Yemek yemek üzere tıpkı İstanbul AVM’leri gibi şehir merkezinde büyük bir AVM’ye gittik. Erkekler kadınlar herkes bir aradaydı. En çok kadınların giyimi ilgimi çekti, çünkü abartıldığı gibi değil, şık ve modernlerdi. Daha çok pantolon üzeri kolları uzun, basenleri örten ceket tarzında ve saçlarının üçte biri kapalı olacak kadar örtülüydüler. Ülkenin yemek kültürünü de merak ederken çok acıkmıştık. Safranlı pilavı ile ünlü İran yemeklerinin damak tadı halen aklımda. Ne kadar çok yerseniz yiyin şişkinlik yapmayan yemek pişirme kültürüne sahipler. Gurmeler için İran çok ideal bir yer bence. Yemek sonrasında ise YERİNO ekibi bizi konaklayacağımız 5 yıldızlı çok güzel bir otele bıraktı. Odalara giderken ‘’siz bekleyin hanımefendi’’ dedi görevli ve ekibi otelin diğer tarafına götürdü. O an panikledim ve görevli geri geldiğinde ‘’pardon burada otellerde kadınlar ve erkekler ayrı bölümlerde mi kalıyorlar?” diye sordum. Görevli panik olduğumu anladı ve gülümsedi. “Hanımefendi siz gruptaki tek kadınsınız size otelin en güzel odasını vereceğiz” dedi. O an tüm korkularım bitti ve turist bir kadına verilen önemi hissettim.
Ertesi gün Unesco tarafından 2010 yılında koruma altına alınan, Ortadoğu ve dünyanın en büyük kapalı çarşılarından birisi olan Tebriz Çarşısı’sına gittik. Tarihi Eminönü kapalı çarşısı gibi baharattan kuru yemişe, giyeceğe, altın takılardan İran halılarına kadar satış yapılan bir sürü dükkanla dolu. İran’da Türk Lirası değerli olup alışveriş uyguna geliyor. Ancak kredi kartı geçerli olmadığı için Türk Liramızı İran parasına çevirip kullanabiliyoruz. Ülkede el işçiliğine çok önem veriliyor. Tebriz’de çok fazla Azeri türkü yaşadığı için de Türkçe konuşan çok insan var pek yabancılık çekmiyorsunuz. Karakoyunlular döneminde tavanı turkuaz mozaiklerden yapılmış olan Gök Mescit Tebriz’in en önemli camisi. 1300’lü yıllarda yapılmış Tebriz Kalesi ise mimari yapısı ve boyutuyla dikkati çekiyor. Şairlere önem veren ülkede Tebriz’in ortasınsa 400’e yakın şairin mezarının bulunduğu Şehriyar Türbesi ise etkiliyor.
TAHRAN
TAHRAN’a Tebriz’den iç hatlarda uçtuk. Havalimanında Bay ve kadınlar ayrı güvenlik kapılarından geçiyor. Tahran Tebriz’den çok sonra kurulan bir eyalet olarak çok daha yeni modern bir yer. O akşam sokaklardaki yaşamı görmek için, yemeği rastgele dışarda yemek için çıktık. Ortaköy’de yan yana kumpir satılan dükkanlar gibi müzik eşliğinde hareketli caddeleriyle insanların yürüyüş yaptıkları çok güzel bir caddede yemek yiyip eğlendik. Otelimiz ise 5 yıldızlı olup Türkiye’nin önde gelen siyasi isimlerini konuk etmiş, çok güzel bir oteldi.
Ertesi sabah, Tahranda bulunan Sadabad Sarayı’na gittik. Sarayın olduğu yer 104 hektarlık alana kurulmuş kompleks olup, tıpkı Yıldız Parkına benziyordu. Pehlevi ailesinin yazlık evi olan kompleks, 18 binadan oluşuyor. Sadabad Sarayı’na giderken binalar ihtişamlı görselleriyle dikkatlerimizi çekti. Ülkenin zenginleri burada yaşıyorlar. 2018 yılından sonra araba ithalatına izin verilmediği için son model arabaları görebileceğiniz tek yer burası diyebilirim. En önemli detaylardan birisi ise erkekten çok kadın şoför olması. Zamanlama olarak İran’ın yeni yılı yani Nevruz bayramı hazırlıklarına denk geldiğimiz için, İranlıların alışveriş heyecanı ve çeşitli şenliklere de denk gelmiş olduk.
KASHAN
KASHAN Tahran ile İsfahan arasındadır. 7000 yıllık tarihi tapınakları, 2000 yıllık evleri, hamamları, camileri ve meşhur Şah döneminde inşa edilmiş 19. yüzyıla ait 5000 m2 alana kurulu Tabatabaei evi ile ünlü. Evin özelliği labirent gibi içten içe geçmeli bölümleri olmasıdır. O bölümlerden geçip geri dönmeye çalıştığımda sürekli aynı yere çıkıp, yolu bulamadığım da bir gerçek. Fin Bahçesi, Borujerdi Tarih Evi, Sultan Amir Ahmad Hamamı, Kaşan Kapalı Çarşısı, Agha Bozorg Camii ile Kashan da farklı bir eyalet.
ABYANEH KÖYÜ
ABYANEH KÖYÜ, Kashan’dan İsfahan’a giderken uğradığımız yaşayan bir müze. Köye ilk girdiğimizde bomboş, hayalet bir köy sandım. Değişik olan ise tüm evlerin, tüm yapıların kırmızı kilden yapılmış olması. Her yer kızılkırmızı. Geometrik desenli, farklı boyuttaki camlar ve kapılar, sırt sırta binmiş evler, eski Mardin evleri gibiler. Beni şaşırtan şehirden çok uzak, dağın bir tarafında yer alan bu köyde yaşayan insanlar ve çocukları görmek oldu. Bizi görüp dışarı çıkan köylüler bize bakarken, köyün ortasında hediyelik eşya dükkanı olan yaşlı bir teyzenin gösterdiği ilgi hoştu.
İSFAHAN
İSFAHAN, ülkenin üçüncü büyük şehri. Mimarisi ve simetrik yapısıyla gözleri kamaştıran 33 anlamına gelen Siosepol Köprüsü ile büyülendik. Safevi Hanedanlarından I. Abbasın generali Allahverdi Han tarafından yapılmış. 300 metre uzunluğunda 14 metre genişliğinde. İlginç olan sıcak günlerde serinlemek için özellikle yapılmış rüzgar akımını sağlayan, bakıldığında tüm odalardan birbiriyle iç içe geçmiş görünen simetrik yapısıyla, muhteşem bir köprü. Ancak bir sorun var ki, köprünün olduğu yerde eskiden su varken artık yok! Susuzluk Dünya’da olduğu gibi İran’da da bir sorun. Yine şehirde dikkatinizi ilk çekecek şeylerden biri motora binen erkek ve kadınlar olacaktır. İsfahan’ı İsfahan yapan, asıl görünce etkisinden uzun süre çıkamadığım, Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan İmam Meydanı Nakş-ı Cihan’dır. Burası İsfan’ın kalbi olarak nitelendirilmekte. Safevi Hükümdarı Şah Abbas’ın muhteşem eseri. İçinde İmam Camii, Şeyh Lütfullah Camii, Ali Gapu Sarayı ve kapalı çarşısı ile Kayseriye Kapısı bulunmakta. Sarayın balkonuna çıkıp manzaraya baktığımda, sanki o meydana bir kapıdan Şah ve adamları girecekmiş gibi hissettim. Sanki tarihte kendimi orda yaşayan biri gibi hissettim. O kadar etkilenmiştim ki döndüğümde rüyamda ilk gece İmam Meydanı’nda geziyordum. Konakladığımız otel Ermenilerin yaşadığı Culfa Mahallesi’ndeydi. Burada Vank Kadetrali olmak üzere 13 kilise bulunuyor. İsfahan’ın en lüks semti olarak biliniyor.
YAZD
YAZD’e giderken belgesellerde korkarak izlediğim kızıl kum dedikleri çöl fırtınasına yakalandık. En son 3 yıl önce görülen fırtınada turist olduğumuzu bilen ülkenin güvenlik görevlileri bizi korumak amaçlı en yakın yerleşim yerine gönderdiler ve Nayin Camii’ne sığındık. İyi ki çöl fırtınası çıkmış, belgesel tadında bir gündü. Geceyi orada geçirme ihtimalimiz oluşunca, görevlinin bulunduğu yere girdik. Küçük bir Post Office kutusu vardı. O günü unutmamak adına adreslerimize birer kart postal attık ki halen postayı beklemekteyim. Her iki yönün de ulaşıma kapanmasıyla Nayin Camii’nin yanında yaşayan bir aile bizi evinde misafir etti. Bölgede yaşayanlar duruma alışkın oldukları için sakindiler. En güzeli bizi çok güzel ağırladılar. Akşam gelen müjdeli haber ile Yazd’e doğru yola devam ettik.
Akşamın geç saatlerinde vardığımız Yazd çok karanlık, aşırı sessiz, yüksek duvarlı sokaklardan oluşan bir yerdi. Açıkçası görülecek pek bir şey yok ve ürkütücü gibi düşündürürken; yüksek duvarlı sokaklar mağaraya dönüşmeye başladı. Her yerde bir kapı vardı ki, ben onları tarihi yerler sandım. Meğer insanların yaşadıkları evlermiş. Biraz daha ilerledikçe karşımıza çıkan insanlara, mağara sokaklarda oynayan çocuklara şaşırdım. İlerledikçe değişik simetrik şekillerle ışıklandırılmış çok şık görüntü alan gizemli sokaklarda ilerlemekten keyif almaya başlarken, sonunda ne göreceğiz diye heyecanla grubun en önünde yürümeye başladım. Üstü açık bazı sokaklardan geçerken tek gördüğümüz rüzgar kuleleriydi. Rehberimiz Marziye bizi bir yere götürdü ve yukarı çıkınca nasıl bir mimari yapının içinde olduğumuzu tepeden gördük. Issız bucaksız bir çölün ortasına kurulmuş, labirent bir yapıdan oluşan ve muhteşem ışıklandırılmış bir yaşam alanının içindeydik. Esrarengiz güzellikte bir yerdeydik. Çöl fırtınası ve güneşinden korunmak için ve de sokaklarla evlerin serin olması için böyle bir şehir inşa etmişler. İran’ın en büyük avantajı, doğalgazı olması ve bunu ülkenin dağında, taşında, her yerinde kullanması ve de ucuz olması. Yazd’de görülmesi gereken yerler Doğal Rüzgar Kuleleri, Mescid’i Cuma Camii, Amir Chakhmaq Camii, Ateşkedah Tapınağı ve Sessizlik Kuleleri. Zerdüştlük ile meşhur, 3.500 yıl önce dünyanın ilk tanrılı dini ile bilinen Yazd’de ateş tapınaklarının fazla olma sebebi; Zerdüştlük’te su, toprak, ateşin kutsal olmasıymış. Işık yani aydınlık ateşi temsil ettiği için ışık hiç sönmesin diye ateş tapınakları yapılmış. Sessizlik Kuleleri ise çok eskiden ölüleri ne toprağa gömüyor ne de yakıyorlarmış. Bu kulelere ölüleri bırakıp, yırtıcı kuşlar tarafından yendikten sonra kemiklerini alıp saklıyorlarmış. İşte Yazd böylesine gizemli ve güzel bir şehir.
PERSAPOLİS
PERSAPOLİS, kenti İran’ın Fars Eyaleti’nde tam bir efsane. M.Ö.6. yüzyılda tahta çıkan kral Darius tarafından kurulmuş bir Pers şehri. Anıtların üzerindeki görseller o zamanlardaki yaşamları anlatıyor. M.Ö 331 yılında Büyük İskender tarafından yıkılmış. Unesco dünya mirası listesinde yer almakta. İçinde gezinirken kendimi tarihte yolculuk yapıyor gibi hissettim. Böylesine güzel bir yer nasıl yok edilir diye de düşündüm.
ŞİRAZ
ŞİRAZ’a akşam saatlerinde vardık. Şairler şehri İran’ın Kültür Başkenti de deniyor. Nasır El- Mülk renkli cami ile ünlü. O muhteşem renklerin gölgesinde dua edilen Pembe Cami. Bu camiye erken saatlerde giriliyor, çünkü rengarenk beliren ışık öğleden sonra kayboluyor. 1876 yılında Katar Kralı Mirza Hasan Ali Nasır El-Mülk’ün emri ile yapılmış. İşlemeleriyle de dünyanın en renkli camisi. Çok fazla ziyaretçi akınına uğrayan Şiraz’daki Hafızın Türbesi, mimari ihtişamıyla büyülüyor. Farsça eserler yazan Hafız’ın şiirleri İranlılara göre her evde bulunması gerekiyor. Çok geniş bir bahçe içinde bulunan türbe sekiz sütun içerisinde çini işlemeyle yapılmış kubbesiyle, derviş sarığını temsil etmekte. Yine beni şaşırtan caddelerde, kaldırımlara oturmuş genç kız ve erkeklerin birlikte şarkılar çalıyor, söylüyor olmaları oldu. Şiraz’ın merkezinde 12.000 işçinin inşa ettiği Kerim Han Kalesi 4000 m2 olup, 12 metre yükseklikte. İhtişamıyla şehir merkezine ağırlık katıyor. Şah Pehlevi döneminde hapishane olarak da kullanılan kalenin içinde, Kralın özel dua alanı ve hamamı bulunmakta. İran Bahçesi olarak adı geçen bahçeye girince, cennetteyim sandım. Geometrisi ve sembolleriyle çeşitli tonlarda bezenerek inşa edilmiş, cennet fikriyle yapılmış harika bir yer. Akan sular yaşam kaynağını, selvi ağaçları sonsuzluğu temsil ederken ilahi bir armağanı yansıttığı düşünülen, cenneti anımsatan bir bahçe. Bu bahçede olmak da bana göre bir şanstı.
ANDOWAN
KANDOWAN, İran’ın kuzeybatısında bulunan Doğu Azerbaycan eyaleti. Kapadokya’ya benzeyen, içinde yaşam bulunan kaya kubbeler ile dikkatlerimizi çekti. O gece karan adı verilen kaya kubbelerin içinde konaklama yaptık. Sıcaklığın eksileri gösterdiği dağın tepesinde, kaya kubbelerde bile doğalgazı hemen hissediyorsunuz. 13. Yüzyıldan kalma bu köy yaşam alanını halen koruyor.
İran’da görülecek çok yer var ve birbirinden farklı eyaletleriyle İran okunarak değil, görülerek yaşanacak bir Masal. Tarihi ortak mirasa sahip İran ve Türkiye kesinlikle Doğu Anadolu turları ile birlikte gezilmesi gereken muhteşem bir destinasyon. Bana göre Doğu Anadolu’yu gören İran’ı görmezse yarım kalır.