
Bir Zamanlar Hilton’da: Jirayr Zagikyan’ın Anıları
Hotel Gazetesi olarak, siz değerli okuyucularımızı, otelcilik sektöründe yıllarca çalışmış bir duayenin, Jirayr Zagikyan’ın anılarıyla buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz. “Bir Zamanlar Hilton’da” başlığı altında, 1964 yılına kadar uzanan ve otelcilik kariyerinin ilk günlerinden itibaren yaşadığı unutulmaz anıları bizlerle paylaşacak olan Zagikyan, sektöre yeni başlayanlar ve deneyimli profesyoneller için ilham kaynağı olacak.
Hilton Otel’de işe başlamak üzere olan genç bir adamın, ilk günündeki heyecan ve zorluklarını anlattığı hikayesiyle başlayan bu yazı dizisi, otelcilik dünyasının hem eğlenceli hem de öğretici yönlerini gözler önüne serecek. İlk iş görüşmesinde dil engeli ile karşılaşan Zagikyan’ın, üstesinden gelmek için gösterdiği çaba ve azim, sektördeki yeni nesil çalışanlara önemli dersler verecek.
Jirayr Zagikyan’ın kaleminden dökülecek bu hikayeler, otelcilik dünyasında yaşanan tatlı sert anıları, zorlukları ve başarılarıyla sizleri geçmişe doğru bir yolculuğa çıkaracak. Hilton’da başlayan ve yıllar içinde biriken tecrübelerini bizlerle paylaşırken, sadece bir çalışan değil, aynı zamanda bir insanın gelişim sürecini de yakından takip etme fırsatı bulacaksınız.
Bu özel yazı dizisini kaçırmamanız dileğiyle, Hotel Gazetesi olarak keyifli okumalar dileriz!
Saygılarımızla,
Hotel Gazetesi

Bir Zamanlar Hilton’da: İlk Gün Hikayesi
Jirayr Zagikyan
1964 yılıydı ve henüz genç bir adamdım. Hilton Otel’de işe başlamak üzereydim. İlk günümde Mr. Lehman ile İngilizce bir mülakata girdim. Ancak dil bilgim oldukça zayıftı. Mr. Lehman, dil sorunumu fark edip bir garson çağırdı. Gelen kişi Ülkü Giray’dı. Bana birkaç şey söyledi ve tekrar Mr. Lehman’a döndü. Ben ise anlamadan “yes” dedim.
Ülkü Giray bana, “Gel bakalım” dedi ve ilk azarımı yedim: “Utanmaz, adam sana aç mısın diye soruyor, sen yes diyorsun.” Beni kafeteryaya götürdü, patates musakka yedim. Ardından üniforma odasına gittik, lacivert bir komi üniforması aldım ve soyunma odasına gittik. Bir dolap verildi, giyindim ve Terrace Restaurant’a gittik. Şu anda Balo Salonu olarak bilinen yerde bir toplantı yapılıyordu.

Captain Şaban Ali Yaşaroğlu, oradakilere bir şeyler sordu ve cevaplar aldı ama ben hiçbir şey anlamadım. “Ense” dedi, herkes sırtını döndü. Saç muayenesi ve çorap kontrolü yapılıyordu. Birden önümde durdu ve “Bu nedir bu?” diye azarladı. “Efendim bugün başladım, bilmiyordum” dedim. “Git git” diyerek beni kovdu. Koşarak soyunma odasına gittim, giyinip kaçmaya karar verdim. O anda köşedeki ayakkabı boyacısını gördüm. Ani bir kararla ayaklarımı uzatıp “Çoraplarımı boya” dedim. Geri dönüp restorana girdim, Şaban Bey’e paçalarımı kaldırıp “Oldu mu efendim?” dedim. “Sen ne yaptın?” diye bağırdı. “Siyah çorap istemiştiniz” dedim.

Bu, Hilton’daki ilk gün hikayemdi. Jirayr Zagikyan olarak, Hilton’da yaşadığım bu ve benzeri tecrübelerimi “Bir Zamanlar Hilton’da” başlığı altında Hotel Gazetesi’nde paylaşacağım. Bu yazılar, otelcilik dünyasında yaşanan anılara dair nostaljik bir yolculuk sunacak.