
Artaş Oteller Grubu, Satış ve Pazarlama Direktörü ve Kafa Radyo’da “Turizm Kafası” programının yapımcısı Deniz Dikkaya, geçtiğimiz günlerde Kartalkaya’da yaşanan trajik yangın sonrası sosyal medya hesabında yaptığı bir paylaşım ile turizm sektörünün güvenlik önlemleri ve bireysel farkındalık konusundaki eksikliklerini güçlü bir şekilde gündeme taşıdı. Dikkaya, bir turizmci olarak yaşanan olayın acısını ve sorumluluğunu derinden hissettiğini belirterek, güvenlik kültürünün önemine vurgu yaptı. İşte Dikkaya’nın paylaşımından öne çıkan ifadeler:
Facianın Ardından Deniz Dikkaya’dan Dikkat Çeken Çağrı

“Aslında suçlu biziz” diye klişe bir cümleyle başlamak istemiyorum ama bir turizmci olarak kelimelerin yetersiz kaldığı bir zamanı daha yaşamak çok acı.
Salı gecesi uykudan aniden kalktım sanki hissetmişim gibi ve haberleri açtığımda belki sadece birkaç saat önce başlamış olan trajik yangını gördüm. O dakikadan itibaren de aklımın almadığı ama işin içindeki birisi olarak aslında hiç de yadırgamadığım üzüntü verici yangının her anını takip etmeye çalıştım. Öyle ki FITUR 2025 fuarı için Madrid’e uçarken bile aklım sürekli oradaydı. Onlarca canımızı kaybetmemize çok üzüldüm, kahroldum.
Kaderci bir millet olmak mı yoksa yaşamımızın kendimiz açısından bile değersiz olmasından mı bilemiyorum ama evde, işte, okulda, çarşıda, pazarda, yemekte, arabada vs. vs.… Sadece mekanlarımız değişiyor ama pamuk ipliğine bağlı hayatta kaldığımızı ne çabuk unutuyoruz. Depreme, yangına, sele vb. her ne felaket senaryosu varsa bunlara karşı önceden önlem almanın öneminin neden farkında değiliz, neden umursamıyoruz, neden “Benim başıma gelmez.” diyoruz, gerçekten anlamıyorum.
Parmakla sayılıdır, adım gibi eminim. Aramızdan kaç kişi gece yatarken apartmanında ya da işyerinde bir yangın çıksa ne yapacağını biliyor? O anda içinde olduğu binanın yangın merdiveni var mı, basınç korumalı mı, yangın alarmları var mı, olanlar çalışıyor mu, yangın tüpleri dolu mu, su püskürtücüler çalışıyor mu, yangın tatbikatı yapılıyor mu? Kaçımız önemsiyor söyleyin, kaçımız çocuklarına bunu öğretti, kaçımız bu konuyu dert haline getirdi, kaçımız?
Ben söyleyeyim, hepimiz birilerinin bizim yerimize tüm önlemleri almasını bekledik. Hep başkaları düşünmeli ve önlemeliydi felaketleri. Peki, ne zaman sorduk: “Kaldığımız ev güvenli mi? Çalıştığımız işyeri, yattığımız otel, yemek yediğimiz restoran, gittiğimiz tiyatro, bulunduğumuz alışveriş merkezi?” Gerçekten merak ettik mi, yoksa hep bir acılı durum sonrası üç-beş günlük bir hassasiyetten sonra tekrar rutinimize mi döndük? Evet, aynen böyle maalesef.
Birçoğu için oturduğu lokasyon prestij açısından çok daha önemli ama evleri dökülse de, yangın güvenliği olup olmadığına bakmadan yüz binlerce TL’yi ödeyen çok kişi tanıyorum, maalesef…
Sen kendini önemsemezsen, yaşamına değer vermezsen, senden benden oluşan devletin yöneticileri de ne kendini önemser ne seni.
Artık gerçekten yeter. Yangına, depreme her ne felaket yaşanabilecekse tüm senaryolara karşı bireysel duruşumuzu koyalım, sorgulayalım, hesap soralım.
Bir turizmci olarak kalitesiz, önlemsiz, denetimsiz bir sektörde çalışmak bizim kaderimiz olmamalı. Tam tersi, tam bugünden itibaren sektör içinde hizmet veren her bir işletme önce kendini sorgulamalı: “Ben neye ne kadar hazırlıklıyım? Afet planım var mı? Ben de çalışanlarım da bunun farkında mı? Başa gelebilecek her türlü anlık felakette kriz senaryolarım yapıldı mı? Tedbirleri aldım mı? Hiçbir müşterimin başına bir şey gelmeyeceğinden emin miyim?” diye sormalı. Emin olmadıklarını en kısa sürede, hatta bugün, hemen hızlıca düzeltmeli.
Ve tabii ki sektörü yöneten tüm kamu ve özel devlet kurumları: “Kimin nerede, ne kadar, nasıl, ne zaman sorumlu” olduğunuzun tartışmasını dinlemek istemiyoruz. Tam tersi, planlanmış, kararlaştırılmış, senaryoları çalışılmış bir şekilde her türlü afeti önceden önleyecek ya da yıkımlarını minimuma indirecek planı yapmak, uygulatmak, sürekli denetlemek, kimsenin gözünün yaşına bakmadan eksik ve güvenliksiz yerleri anında kapatmak ve cezalandırmak çok mu zor? Neden bekliyorsunuz, neden?
Bu felaket bir milat olsun. Hepimiz önce yaşamımızın ne kadar değerli olduğunu hatırlayalım. Önce önlemlerimizi biz alalım. Önlem almadığını gördüğünüz, çalışanlarının yetersiz bilgi sahibi olduklarına kanaat getirdiğiniz, afet senaryolarından bihaber, kendinizi güvende hissetmediğiniz hiçbir yere gitmeyin, kalmayın. Bırakın adı ne olursa olsun, sosyal medyada ne kadar trend bile olsa kapısından bile girmeyin!
Sorumluluğunun farkında olan, misafirlerini önemseyip hiçbir güvenlik maliyetinin hesabını yapmayan, hiçbir harcamadan kaçınmayan, tüm denetlemelere eksiksiz hazırlanan, personelini eğiten ve hatta kendi kendini sürekli denetleyen tüm değerli işletmecilere ve profesyonel yöneticilere saygım daha da artıyor.
Her türlü yolsuzluk çarkından uzak kalmış, işini layıkıyla yapan/yapacak olan tüm kurumlarda liyakatli isimlerin mutlaka olduğuna inanıyorum. Hadi sıra sizde; alın bu vicdani sorumluluğu, yapın görevinizi, kimsenin gözünün yaşına bakmadan hem de. Hem sektörümüz temizlensin hem de milyonlarca hizmet alan turist rahat etsin!