Önsöz hiç de kolay olmaz…
Hele, yıllarını sektöre vermiş,
yıllardır, yazmış, söylemiş,
hatta yön vermiş dostlara, ağabeylere, kardeşlere “dibace”
hiç de kolay değil…
Yazan iyi bilir…
Konuyu yakaladıysan,
akar gider kelimeler,
seni bile dinlemeden…
Durduramazsın akışını..
Ne geçiyorsa aklından,
koşulsuz,
dökülür…
Hani, tıpkı,
“sığmam içime, enginleri aşar,
taşarım”
dercesine…
Dibaçe…
Neden Dibaçe…
Yıllarını turizmde geçirmiş,
hasbelkader, kalemi eline almış
bir Turizmci..
Hani derler ya bir tek kulağı kalmış,
Belki de onu bile yitirmiş biri…
Görmediği afet, sel, deprem,ihtilal,
karşı devrim, idam, infaz, kumpas
kalmamış biri…
Hem de Turizmci..
Üstelik…
Ne yazabilir ki bugünlerde…
Oteller açılsa mı,
kapansa mı?
Turist beklediğimiz ülkelerin
derdi,
göndersek mi, gönder mesek mi?
Acenteler..
Tur operatörleri…
Ne kadar TURİZM çalışanı varsa
beklemede…
Çoluğuyla, çocuğuyla…
Yanardağlar…
Dünyamızın kuşku duyulmayacak kadar,
kendini en içten ifade eden oluşumları…
İçerde biriken enerjiyi,
yeryüzüne çıkarmakta ufacık bir
tereddüt dahi göstermeyen doğa olayları, yanardağlar!…
Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada patlamaya hazır, bir köşeye sıkışmış durumdaTURİZM, tıpkı yanardağ gibi,
dışa vuracak kendini…
İyi görmek gerek,
Bu dışavurumu…
Pek de olumlu görünmüyor…
İçinde yokluklar,
sıkıntılar,
ve nedense,
çok bariz hatalar içeriyor,
bu tepki…
Gönlümden geçen,
masaya yumruğunu vurarak,
turizm çalışanları, işverenleri, paydaşları adına, geleceği planlamaya başlayan bir Turizm Bakanı…
Eğer o, beceremiyorsa,
Bu görev, turizmin Sivil Toplum Örgütlerine düşüyor…
Sektör de, kendine sahip çıkamıyor,
sesini çıkarmayı geçtim,
haykıramıyorsa,
bırakalım, yazmayı da,
söylemeyi de…