Cümle alem bilir ki Çanakkaleli olmaktan gurur duyarım. Her yerde memleketime olan sevgimi ve özlemimi dile getiririm. Geçtiğimiz yıllarda ağustos ayını tamamen orada geçirsem de bu yıl hem kuzen düğünü hem de farklı sebeplerle çocuklarla kısa bir tatil yaptık. Çanakkale kazan biz kepçe kısa süreye çok anı sığdırdık.
Assos Antik Limanı’na her sene uğrarız. Liman geçtiğimiz yıl kaya düşmesi tehlikesiyle kapatılmıştı. Assos’a gitmemizden bir hafta önce liman yeniden açılmıştı. Çocukluğumdan bu yana gittiğim yerin son hali içimi burkuyor. Assos artık eski Assos değil bunu söylemeden geçmeyeceğim.
Sosyal medyanın birleştirici gücünü çok seviyorum. Sevgili Uslu ailesiyle Assos’tan paylaştığım bir gönderi sayesinde tanıştık. Sonradan gördük ki Twitter’da epeydir takipteymişiz. Ama Twitter Instagram gibi samimi bir ortam değil. Her mecranın kendi dinamikleri var. Kahve için sözleştik ve İstanbul’a dönerken Ali Bey ve güzel ailesinin Çanakkale evlerine misafir oldum. Sohbet sohbeti açtı. Çanakkale için hayaller kurarken uk, seneye daha uzun zaman geçirmek üzere sözleştik.
İnopa Gourmet kurucusu Ali Uslu ve ailesi ile kısa kahve sohbetimizden kalanları daha sonra email aracılığıyla derledik, topladık.
Çanakkale’den Norveç’e, Norveç’ten dünyaya uzanan bir hikayeniz var. Ne büyük mutluluk ki bir Çanakkaleli olarak sizi tanıdım. Ali Bey siz kendinizi nasıl anlatmak istersiniz?
Merhaba, 1974 Ayvalık doğumluyum. Babam Akbank’ta çalışıyordu. Tayini çıkınca 5-6 yaşlarımda Çanakkale – Ezine’ye taşındık. O tarihten beri Çanakkale’den kopamadık. İlk ve orta öğrenimimi Ezine ilçesinde, liseyi Çanakkale’de okudum. Ailem hala Çanakkale’de yaşıyor.
Mersin Üniversitesi Turizm Otelcilik İşletme mezunuyum. 2000 yılında Norveç’e taşındım ve 22 yıldır Norveç’te yaşıyorum. 21 yaşında bir oğlum var, adı Deniz. Norveç’te gıda mühendisliği okuyor. 18 yaşında bir kızım var İda isminde. O da lise son sınıf öğrencisi.
Norveç’te uzun yıllar tanınmış otellerde yiyecek içecek müdürlüğü yaptım. 2013 yılından beri Norveç’te ve Türkiye’de gıda sektöründe faaliyet gösteren şirketlerimiz var.
2013 yılında başladığınız zeytinyağı tedarikçisi olarak başladığınız INOPA gurme ürünler bugün Türkiye, İtalya, Makedonya, İngiltere, İskoçya, Almanya, Fransa, Hollanda, İsveç, Danimarka ve diğer ülkelerden tedarikçileriyle devam ediyor. Turizmciyken girişimciliğe geçişiniz nasıl oldu?
2012-2013 yıllarında bir italyan- Fransız şarap firmasının Norveç şubesinde şarap tadım uzmanı ve pazar sorumlusu olarak çalıştım. İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkelerin tarım ürünlerinin ne kadar popüler olduğunu, aksine Türk gıda ürünlerinin çok bilinmediğini üzülerek farkettim ve 2013 senesinde bu konuda bir şeyler yapmak için adım atmaya karar verdim.
Norveç’te İNOPA adında bir ihracat ithalat şirketi kurduk ve Türkiye’den kaliteli zeytinyağı, baharat ve sofralık zeytin gibi ürünleri Norveç piyasasına sürdük. Çok bereketli topraklarımız ve kaliteli ürünlerimiz var lakin markalaşma, paketleme, ambalaj ve butik üretim konusunda sıkıntılarımız olduğunu farkedip kendi markamızı yaratmaya karar verdik.
Bu kararı verdiğimizde isim olarak köklerimizin geldiği toprakları hatırlatmak istedik. Çanakkale’nin Dardanos beldesinde geçen güzel çocukluğumuz ve gençliğimizi çağrıştırmak için markamızın adını Dardanos Fine Foods koyduk.
İlk üretimimiz Norveç piyasası için oldu. Ayvalık cinsi zeytinden erken hasat ve soğuk sıkım olarak ürettiğimiz sızma yağlar, aynı şekilde sıkım esnasında, acı biber, limon, fesleğen gibi taze bitkilerin zeytin ile birlikte sıkımından elde ettiğimiz aromalı yağlarımız ( acı biberli zeytin yağı, limonlu zeytin yağı, fesleğenli zeytin yağı) o kadar beğenildi ki daha sonra İsveç, Finlandiya, Estonya, Slovakya ve Danimarka pazarına da girdik. Bir iki Avrupa ülkesi için daha distribütörlük görüşmelerimiz sürüyor.
2-3 yıl kadar önce bir akşam Norveç’te ailece televizyon seyrederken, Norveç kanallarından birisinde bir ünlü müzisyenin evinde ziyarette bulunup çekim yaptıkları bir programa denk geldik. Program esnasında bir baktık, evin mutfağında bizim yağlar. Yakın çekimde Dardanos yağlarını ulusal bir kanalda prime-time bir programda görmenin verdiği hazzı anlatamam. Düşünün, çocukluğumuzda, gölgesinde oynayıp eğlendiğimiz o zeytin ağaçlarından elde ettiğimiz ürünü Avrupa’nın en kuzeyinde bir ülkeye, kendi yarattığımız marka ile götürüyoruz ve hiç tanımadığımız insanların sofralarını tatlandırıyoruz. Anlatırken bile duygulanıyorum.
Geçen seneye kadar bizim Türkiye içinde satışımız yoktu. Sadece yurtdışı pazara çalışıyorduk. Çok soran oluyordu.
1 yıl kadar önce www.dardanosfinefoods.com adresinden online satışa başladık ve çok büyük ilgi gördük. 1-2 ay kadar önce Trendyol satışlarımız da başladı.
Eşiniz İrene ve kızınız İda ile her yıl Çanakkele’ye geliyor, özlem gideriyorsunuz. Bir yandan da iş bağlantılarınızı düzenliyorsunuz. Burada en büyük yardımcınız kim?
Dardanos ismi altında Çanakkale merkezli bir ihracat şirketi kurduk. Bu şirketin yönetim kurulu başkanı ve şirketin kurucu ortağı kız kardeşim Alev Uslu en büyük desteğim.
Türkiye’deki bütün işlemleri ve üretimi kardeşim Alev ve yakın arkadaşı, aynı zamanda iş ortağı Emre Bey yürütüyorlar.
Türkiye’den çıkan ve sizin gibi dünyada kendine yer edinen Türk markalarıyla gurur duyuyoruz. Sohbetimiz sırasında ürünlerimizi uluslararası arenada fazlasıyla göremediğinizden bahsettiniz. Sizce neden başaramıyoruz?
Dediğim gibi, çok kaliteli ürünler var Türkiye’de ama maalesef üretime ve satışa biraz günlük bakılıyor ve markalaşma konusunda sıkıntılarımız var. Benim için önemli olan ne kadar çok ürün sattığımız değil, ne kadar çok kaliteli ürün sattığımız. Yeni nesil bu konuda çok başarılı. Gün geçtikçe yeni yeni kaliteli markalarla karşımıza çıkıyor gençler. Tarım üretiminin artmasının Türk ekonomisine çok büyük katkı vereceğini düşünüyorum.
Bakkal fikri nasıl ortaya çıktı? Standart bir market mi yoksa duygu yüklü bir mekan mı? Neler görüyoruz, neleri satın alabiliyoruz?
Ben çocukken rahmetli dedemin Ayvalık’ta bir bakkal dükkanı vardı. Kuzenlerimle kasada kim duracak diye birbirimizle yarışırdık Ahşap rafları olan, her ürünün kaliteli ve katkısız olanının satıldığı, görkemli büyük bir ahşap tezgahın olduğu eski günlerin dört dörtlük bir şarküteri dükkanı. Şimdilerin gurme butikleri gibi.
2015 senesinde bu tarz bir dükkan açmak için kolları sıvadık ve Eşim ile birlikte Bakkal adında bir dükkan açtık. Amacımız kendi zeytinyağlarımızın ve Türkiye’den getirdiğimiz diğer ürünlerin satıldığı, müşteri ile bire bir kontak kurduğumuz, kaliteli ürünler satan bir konsept yaratmaktı. Böylelikle çocukluk anılarının Norveç’te tekrar hayat bulduğu Bakkal’ın ilk şubesini açtık 2015 te.
2020 yılında ikinci şubemizi ve 2021 de de üçüncü Bakkal şubesini açtık.
Bakkal konsept olarak biraz farklı bir mekan. Dünyanın her yöresinden peynirler, pastırmalar, zeytin yağları, reçeller…. Aklınıza gelebilecek çoğu şarküteri ürünleri, yiyecek içecek var. Aynı zamanda Türkiye’den getirdiğimiz, peştemallar, sabunlar, mumlar, porselen….Yani çok çeşit ve seçenek sunan bir konsept.
Eşim İrene’nin bana verdiği destekten bahsetmem gerek. Bakkal dükkanlarının koordinasyonu ve işletilmesi konusunda muazzam iş çıkartıyor. Her başarılı erkeğin arkasında güçlü bir kadın vardır diye bir söz vardır. Ben şanslıyım, benim arkamda, yanımda bir değil, kardeşim ve eşim olmak üzere iki kadın var
Bakkal konseptinin ikinci şubesi bizim için çok önemliydi. İyi bir konsept yarattığımızı biliyorduk lakin birinin hayallerimize inanması ve bu hayallere ortak olması gerekiyordu. Uzun yıllardır Norveç’te yaşayan 20 yıllık dostum Cem Olgun bize inandı ve ikinci şubemizde işletmeci ortak olarak bize katıldı. 3. Şubemizde hayallerimize inananan uzun yıllardır yakın arkadaşımız olan Henny Maria Hall hanım oldu.
Amacımız konsepti geliştirebildiğimiz kadar geliştirmek. Umarım çocuklarımız bayrağı devralıp konsepti daha da ileri götüreceklerdir. Hali hazırda çocuklar dükkanlarda bizimle beraber çalışıyorlar.
Çocukluğunuza dair özlemlerinizi Norveç’te “Bakkal” açarak giderdiğinizi anlattınız. En çok neleri özlüyorsunuz?
Türkiye’den bir çok tadı özlüyoruz uzakta yaşadığımız için. Bazı ürünlere ulaşmak mümkün değil bazı tatlara da bilerek ulaşmak istemiyoruz ki Türkiye tatillerimizi iple çekelim. Mesela Ezine peyniri. Norveç’te o kadar özlüyoruz ki, Çanakkale’ye geldiğimizde ilk kahvaltı senenin en iyi kahvaltısı oluyor.
Eşim İrene, kızım İda ve oğlum Deniz ile yer yıl Türkiye’ye Çanakkale’ye gelip, köklerimizle olan bağımızı güçlü tutmak istiyoruz. Benim için Kuzey Ege dünyada eşi benzeri bulunmaz bir kültürü, bereketi ve güzellikleri barındıran bir coğrafya.
Çanakkale ve Norveç’te ya da şöyle sorayım hayatınızda olmazsa olmazlarınız neler?
Hayatta olmazsa olmazım ailem, Ege, Türkiye ve tabiki Beşiktaş ve elbette soframızdan hiç eksik etmediğimiz zeytinyağı.
Hedef koymak ve hayal etmek beni her zaman enerjik tutuyor. Hayal etmeden hiçbir şey olmaz.
Hedefimiz dünyada tanınan bir Türk markası yaratmak. Bir anlamda bu güzel coğrafyanın bizi biz yapan bu topraklarına borcumuzu ödüyoruz.
Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır. Sevgili Uslu ailesi ile yani başladığımız bu hatır yolculuğunda iyilik ve sevgiyle başarılarını paylaşmak dileğiyle.