Dumanlı Hava Kurt Kapanı Ciğerparem
Meryem Polat
Ankara’nın tam da Ankara olduğu o mevsim geldi. gri rengi Ankara’ya, Ankara da bu havalara çok yakışıyor. gerçek Ankara severler her şeyin soluk gri olduğu bu havalarda elleri cebinde Ankara sokaklarını gezmeye bayılırlar. Onlardan biri de benim . Ankara’nın ilk soğuk havalarını, ilk karını, ilk ayazını her yıl heyecanla beklerim.
Her hangi bir Ankara kışında ve herhangi bir Ankara sokağında ellerim cebimde yürürken içimde hep aynı şiiri tekrar edip dururum: “ Ankara vurulmuş bileklerime dumanlı hava kurt kapanı ciğerparem”
Peki Ankara’ da nereler gezilir?
Bence bir Ankara gezginin ilk durağı Anıtkabir’den sonra kale olmalıdır. Nasıl ki Türkiye’nin başkenti Ankara ise Ankara’nın da başkenti kaledir. Kale ve çevresi Ankara’nın geniş bir özetidir. Bir yanı Hamamönü bir yanı Çinçin olan kale demircileri antikacıları yorgancıları ve müzeleriyle tam görsel şölenin merkezidir.
Galatların Ankara’ya yerleşmesi sırasında var olduğu bilinen kalenin kesin inşa tarihi bilenmemektedir. Romalılar döneminde onarım gören kale iç ve dış kale olarak ikiye ayrılır. Kalenin iç surları yedinci yüzyılda Bizanslılar tarafından yapılmıştır. Dokuzuncu yüzyılda yine Bizanslılar tarafından onarım görmüştür. Malazgirt savaşıyla birlikte bölgeye hakim olan Selçuklular kaleyi restore etmiş ve genişletmişlerdir. Kale kısmen Ankara taşlarından kısmen de toplama taşlardan yapılmıştır. İç kalenin iki kapısı vardır. Hisar kapısı ve dış kapı. Hisar kapısının üzerinde İlhanlılara ait bir kitabe bulunur. 1832 ‘de Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın yenileme ve genişletme çabalarıyla Kale bugünkü hâlini almıştır. Kale çevresinde Osmanlılara ait evler bulunmaktadır. Bu evlerin bazıları restore edilip dükkan ve kafe olarak kullanılıyorken bazıları eski hallerinde bırakılmıştır. Yeninin ve eskinin bir arada olduğu Ankara ve kalesi ikisini de çok güzel taşımanın bir yolunu bulmuştur.
Ankara kalesi her Ankara gezginin ilk durağı olmalı demiştik. Çünkü Evliya Çelebi’nin bile önceliği kale ve çevresi olmuştur.
Ankara, kale çevresinde toplanmış ve şehir olmaya başlamıştır. Bir zamanlar ticaretin kalbi olan kale ve çevresi eski canlılığını taşımasa da hala güzelliğini ve güncelliğini koruyor.
Gezi rehberlerinde her ne kadar başlangıç yeri olarak rahmi Koç müzesi olarak verilse de ben buna katılmıyorum bence Ankara kalesi tam olarak Hamamönün’den gezilmeye başlanmalıdır.
Hamamönü, adını Oğuzların bayındır boyu beylerinden olan Karacabey’in yaptırdığı çifte hamamdan almıştır. Bu bölge birçok tarihi esere ev sahipliği yapmaktadır. İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un müze evi bunların başında gelir. Hamamlar, konaklar camiler ve yeniden restore edilen evleriyle Hamamönü sizi kendine hayran bırakır. Baharda yolunuz Hamamönü düşerse bölgede bulunan kiraz ve erik ağaçlarından düşen çiçeklerden dolayı yolların pembe olduğunu görürseniz şaşırmayın.
Kalenin ana kapısı olan Hisar kapısından girdiğinizde gözünüze ilk saat kulesi çarpacak. Burayı geçtikten sonra kalenin ana girişine geleceksiniz. Hemen solda bulunan turist bilgilendirme formundan yardım alabileceğiniz gibi kalenin hemen girişinde bulunan teyzeler ve amcalara da merak ettiklerinizi sorabilirsiniz. Girişte sağda merdivenleri çıkarken el emeği göz nuru çanta, takı ve örgü kıyafetler satan kadınların dizildiğini göreceksiniz. Bu teyzelerden bir şeyler almayı unutmamanızı tavsiye ederim. Kalenin surlarına çıktığınızda sizi çok güzel bir Ankara manzarası karşılayacak. Ben yazın güneşin geç battığı saatlerde arkadaşlarımla çayımı yanıma alıp kaleye gün batımı izlemeye gelirim bunu da tavsiye ederim. Kuşbakışı bir Ankara manzarası için kale muazzam bir seçim olacaktır. Surlara çıkınca, kalenin diğer kısmını göreceksiniz. Bu kısım ziyarete açık değildir. Sadece önemli günlerde açılır.
KALE ÇERÇEVESİNDE GEZEBİLCEGİNİZ YERLER
Hisar kapısı girişinde sağ tarafta kalan Rahmi Koç müzesini ziyaret edebilirsiniz. Kat kat bölümlere ayrılan müzede eski olan hemen hemen her şeyi görebilirsiniz. Rahmi Koç müzesinin sol tarafında kalan, Ankara Arkeoloji ve Sanat müzesi de yine o muhitte ziyaret edebileceğiniz müzelerden biri. Yine bu müzenin aşağısında kalan Anadolu Medeniyetleri müzesi var. Ben bu müzeyi çok sevmiştim. Müze Paleotik çağdan kalma eserleri kronolojik bir sırayla size sunar. Biraz kale ve çevresinin arka taraflarına doğru yürüdüğünüzde çok güzel butik kafeler ve kelime müzesini göreceksiniz.
Kalenin girişinin sağ tarafında kalan yerle gezmeyi en sevdiğim yerlerdir. Hisar kapısının sağ tarafında hemen köşede “Hangimiz Sevmedik” kafesini göreceksiniz bu kafe bindir çeşit gazoz satışıyla meşhurdur. Ben kalenin sokaklarını çıktıktan sonra burada bir nefeslenip ana kaleye öyle çıkarım. Yine bu kafenin arkasında belediyenin yaptırdığı gayet kullanışlı ve temiz tuvaletler bulunmaktadır.
Hisar kapısına gelmeden önce yani son yokuşun solunda kalan, Koyun pazari mevkiinde bulunan Pirinç Han kesinlikle görmeden geçilmemesi gereken bir yer. Ankara’nın ilk ahşap hanı olarak bilinen bu han antikacıların gözde mekanlarından biridir. On sekizinci yüzyılda küçük kervanları soygunlardan ve yağmalardan korumak amacıyla inşa edilmiştir. İstiklâl Harbi sırasında karakol olarak kullanılmaya başlanmış ve bu durum 1942’ye kadar devam etmiştir. 1942’den sonra han yine eski görevini icra etmeye başlamıştır. Yöre halkının barınma ihtiyacını karşılayan han 1985’te Ahmet Ferhan Cebeci tarafından restore edilmiştir.
Ben eskiden kale gezilerinden sonra Gramofon Kafe’ye uğrar son bir dinlenme çayı içer kaleden öyle ayrıldım. Son gezimde yeni bir kafeye denk geldim Burası daha önce bir antika dükkanıydı. Kafe tamamen eski eşyalarla dekore edilmiş. Kafenin içerisinde aynı zamanda satılığa çıkartılmış eşyalar da var. Bu eşyaların hikayesi eşyaların üzerine not düşülmüş. Sanırım Ankara’ da gördüğüm en güzel dekore edilmiş kafeydi. Oyuncak bebekler, taraklar, danteller, şamdanlar kısacası aklınıza gelebilecek her şeyin en eskisi ve en güzeline ev sahipliği yapıyor. Fiyatların ortalama olduğu kafede eski usul şerbetler ve kahveler içebilirsiniz
Elimden geldikçe dilim döndükçe size kendi Ankara’mı anlatmaya çalıştım. Umarım bir gün hepinizin yolu buraya düşer ve kendi Ankara’nızın hikayesini bulursunuz. Nihayetinde herkesin Ankara’sı kendine güzel…