CVK Park Bosphorus Hotel İstanbul, Türkiye otelciliğinde bir ilki gerçekleştirerek Ar-Ge ruhunu operasyonun kalbine taşıdı.

CVK Hotels & Resorts’un Strateji ve Operasyonel Mükemmellik Direktörü Aylin Altay ile gerçekleştirdiğimiz bu özel röportajda; inovasyonun, doğadan ilhamla şekillenen hikâyelerin ve ekip ruhunun nasıl kurumsal bir kültüre dönüştüğüne tanıklık ettik. Otelin Ar-Ge mutfağında ve barında doğan ürünlerin sadece birer kokteyl değil; duygular, anılar ve vizyonlarla harmanlanmış deneyimler olduğunu görmek bizi derinden etkiledi.

Kozalak toplarken kurulan bağlardan tescilli tasarımlara, sürdürülebilirlikten hikâye menülerine kadar uzanan bu yaratıcı yolculukta Aylin Altay, ekip arkadaşlarıyla birlikte sadece yenilik üretmiyor; aynı zamanda markanın geleceğine ilham olacak bir ruhu da inşa ediyor.

CVK Hotels & Resorts, Strateji ve Operasyonel Mükemmellik Direktörü Aylin Altay, “Ar-Ge Bar Projesi”ni detaylarıyla anlattı.

CVK Hotels & Resorts, turizm sektörüne sadece hizmet kalitesiyle değil, yaratıcı ve sürdürülebilir projeleriyle de yön veriyor. Kurumun Strateji ve Operasyonel Mükemmellik Direktörü ve aynı zamanda Hotel Gazetesi yazarı olan Aylin Altay, CVK bünyesinde yürütülen “Ar-Ge Bar Projesi”ni detaylarıyla anlattı.

Bu vizyoner projeyi anlamak ve okuyucularımıza daha yakından tanıtmak amacıyla yazı işleri müdürümüz Aliye Üçbaş, Aylin Hanım ile özel bir röportaj gerçekleştirdi. Ayrıca, Aylin Altay’ın Ar-Ge bar ekibiyle yaptığı içten söyleşi de tüm detaylarıyla bu özel dosyada yer alıyor.

AR-GE ekibinizi kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu süreçte sizi en çok motive eden unsurlar nelerdir?

Aylin Altay: Aslında bu fikir, sadece yeni ürünler geliştirmekten değil, ekip arkadaşlarımın içinde saklı olan yaratıcılığı açığa çıkarma arzusundan doğdu. İnovasyon kurulumuzda zaten bir çok yeniliği hayata geçiriyorduk fakat bunu personelle buluşturmak ve kurum kültürü haline getirmek için arge ekiplerini oluşturmayı iyi bir fırsat olarak  değerlendirdik. CVK Hotels&Resorts bünyesinde yıllardır biriktirdiğimiz teknik bilgi ve hizmet tecrübesi, yaratıcı bir platformda buluşmayı hak ediyordu. Beni en çok motive eden şey, çalışanlarımızın içinden gelen özgün fikirlerle markamıza değer katacak bir alan yaratmaktı. Marka kültürümüz geliştiren ve kurumsal hafıza kalıcı değerlere dönüşecekse paylaşmaktan çekinmeyen bir kültüre sahip bu yüzden benim için bu oluşum bir proje değil, yıllardır bu markadan öğrendiğim bir vizyondu. Bu vizyonu hayata geçirirken inovasyon kurulunda yol arkadaşlığı yapan başta Barış Metin ve Meral Kula olmak üzere Birol Arslan ve Gürhan Ağkoça, en önemlisi projeden kültüre dönüşmesini sağlayan ekip arkadaşlarıma teşekkür ederim.  Ar-ge projesini bu projede yer alan arkadaşlarım olmadan anlatmak istemediğim için onların görüşlerini aldığım bir röportajda gerçekleştirdim.

“Çam Kozalağından İlham” fikri tam olarak nasıl doğdu? Bu doğal öğeyi seçmenizin özel bir sebebi var mıydı?

Aylin Altay: Bu soruyu Ar-ge ekip üyesi arkadaşlarımızla yaptığım söyleşide uzun uzun onların cümleleriyle aktardım.  Genç arkadaşımız Emrah Özkan şöyle ifade ediyor;

‘’Memleketimde doğayla iç içe büyüdüm. Bu sektörde ilerlememin sebebi, beni doğaya bağlayan annemdir. Onunla ayrı kaldığımda hep içimde bir özlem oluştu. Çocukken canımız sıkıldığında, annem elimize birer poşet verip bizi ormana yollar, ‘kozalak toplayın’ derdi.   O bir yarıştı ama sonradan fark ettim ki annem, bize doğayı, hayal etmeyi ve sınırları aşmayı öğretiyormuş.  O gün dedim ki: bu hikâyeyi yaşatmalıyım. Bu yüzden kozalaktan ilhamla Pine Jungle  isimli kokteyli geliştirdim.’’

Aylin Altay: Benim için hikayesini öğrendikten sonra çok duygusal  ve içmeside bir o kadar keyifli bir kokteyl oldu. Doğadan ürünler tercih edip onları gerekli testlerden geçirerek kullanmayı seven bir ekibimiz var. Doğa bence Ar_ge nin başlangıcı çam kozalağından oluşan koteylimizinde hikayesi aslında ilk hayalinden  sunumuna kadar özgür bıraktığımız gizli bir yolculuk. Çam kozalağı dışında Ar-Ge Bar ekibimizin geliştirdiği bir çok ürün bulabilirsiniz.

AR-GE ekibinizin yapısı nasıl? Hangi disiplinlerden ekip üyeleri yer alıyor ve görev paylaşımı nasıl yapılıyor?

Aylin Altay: Ekip yapımız çok katmanlı. Barmenler, mutfak şefleri, hizmet kalitesi operasyon ekiplerinden temsilciler ve veri analizi destekli uzmanlar, mühendislerimiz bu yapının parçaları. Görev paylaşımında herkesin güçlü yanlarını öne çıkaracak şekilde esnek ama sistematik bir model benimsedik. Her yeni ürünün doğuşu, disiplinler arası iş birliğine dayanıyor. Örneğin bir gıda ürünü doğacaksa mutlaka Gıda Mühendisimizin onayı alınıyor ve gerekli testler yapılıyor.

Otelinizde yerellik ve doğallık kavramları yaratıcı projelere nasıl yön veriyor?

Aylin Altay: Yerellik ve doğallık bizim için sadece bir konsept değil, bir yaklaşım biçimi. Anadolu topraklarının sunduğu zengin malzeme çeşitliliği ve kültürel hikâyeler bizim ilham kaynaklarımız. Her yeni fikirde önce doğaya, sonra geçmişimize danışıyoruz. Bu sayede özgün ve sürdürülebilir ürünler geliştiriyoruz. Sarımsak, keçiboynuzu yada farklı ürünlerden kokteyller yapıyoruz, kokteyl isimlerimizde bile ülkemizin değerlerinden esinleniyoruz.  Örneğin Süleyman Erduran’ın Muğlaya itafen yaptığı Mabolia isimli  kokteyli tam bu dediğimize bir örnek olarak aklıma gelenlerden.

Yeni kokteyl tariflerinin geliştirilme süreci nasıl işliyor? Barmen ekibiniz bu sürece nasıl katkı sağlıyor?

Aylin Altay: Kokteyl süreci bir hayal ile başlıyor. Tüm ekip arkadaşlarımızın hayali olabilir. Önce bir duygu, sonra bir hikâye geliyor. Barmen arkadaşlarımız bu hikâyeleri teknik bilgiyle birleştiriyor. Tat testleri, sunum analizleri, içerik hassasiyetleri derken ortaya hem deneyim hem estetik anlamda güçlü ürünler çıkıyor.  Hangi bardağına koyulcağından yan ürününe kadar her şey özenle seçiliyor. En sonunda gıda güvenliği test aşamalarıyla ürün hazır hale geliyor. Kısaca  sürecin kalbinde ekip çalışması var.

Endüstriyel tasarım süreci hakkında bilgi verebilir misiniz?

Aylin Altay: Sadece ürün çıkarmak değil bu ürünü tescilletmekte Arge ekibi için çok değerliydi. Bu sürecide Hukuk birimimizle birlite araştırdık ve önce Arge mutfağından çıkan bir ürünümüz için sonrasında da arge barı ürünümüz için başvurumuzu yaptık.

Endüstriyel tasarım projenin ruhunu taşıyan görsel bir imza oldu.  Aslında içerikten bağımsız bir estetik değil, anlam odaklı bir yaklaşım izledik. Tescil süreci aslında bizim için bir resmiyet değil, bir taçlandırma süreciydi. Her şeyin ilk defa yapıldığı bir alanda, ekip olarak bu özgün fikri resmileştirmek bize büyük bir gurur verdi. Özellikle personelin heyecanla süreci sahiplenmesi, başvuru evraklarını hazırlarken bile aktif olmaları beni hem şaşırttı hem duygulandırdı.

Projenizin sürdürülebilirlik boyutu hakkında neler söyleyebilirsiniz? Malzeme seçiminde doğaya saygı nasıl ön planda tutuluyor?

Aylin Altay: Sürdürülebilirlik bu projenin temel omurgası. Mevsimsel, yerel ve atıksız malzeme tercihleriyle doğaya olan saygımızı sadece teoride değil pratikte de gösteriyoruz. Sürdürülebilirlik diyince tabiki sadece çevereye olan katkı olarak algılansa da biz sürdürülebilirliği tüm katmanlarıyla uygulayan bir markayız.  Arge ekibinin çalışan bağlılığına, marka sürdürebilirliğine, sunumlar esnasında görüştüğümüz cam atolyeleri vb. dönüşümlerle sanata ve geri dönüşüm bilincine katkısı ilk aklıma gelenlerden.

Bu proje kapsamında misafirlere sunulacak “kokteyl hikayeleri” ve deneyim menüsü nasıl bir kurguyla planlanıyor?

Aylin Altay: Arkadaşlarımızın gelişimi projemizin önceliği olsada, her ürünümüz misafirlerimizin yüzündeki memnuniyetle taçlandırılınca en büyük mutluluk oluyor. Bu yüzden ürünlerimizi mutlaka ayrı menülerle bir deneyime dönüştürüyor olacağız.

Her kokteylin bir adı, bir tadı ve bir hikâyesi var. Misafirlerimiz sadece bir içecek değil, bir deneyim satın alıyor olacaklar. Menülerimizde ürünün içeriğinin yanı sıra ilham aldığı duyguya, doğaya ya da anıya da yer veriyor olacağız. Bu da marka hafızamıza katkı sağlıyor.

Arge mutfak ve bar ekibinin gıda güvenliği bakış açısı nasıl?

Aylin Altay: Gıda güvenliği olmazsa olmazımız. Bunu da yine sürecin tüm proseslerini yakından takip eden Elifnur Özdemir’in sözleriyle açıklayayım.

“CVK Hotels & Resorts olarak Ar-Ge mutfağımızda yeni tarifler geliştirirken, her zaman önceliğimiz ürünlerin güvenli ve sağlıklı olması. Gıda güvenliği, bizim için sadece bir protokol değil, bir kültürdür. Ar-Ge barımızda her ürünün temeli, güvenli bir üretim süreci üzerine inşa edilmiştir. Hammadde seçiminden son nihai ürünün servisine kadar, her aşama özenle izlenmekte ve denetlenmektedir. Ekibimiz de gıda güvenliği konusunda eğitimli ve bu konuda yüksek bir farkındalıkla çalışmakta; gıda güvenliği ile hijyenin bir bütün olarak ele alındığı bir yaklaşım izlemektedir. CVK Ar-Ge ekibi olarak, her tarifin arkasında hem bir tutku hem de titiz bir kalite anlayışı olduğunu misafirlerimize hissettirmek en büyük hedefimiz.”

Son olarak, bu projenin otel markanıza kattığı en büyük fark nedir sizce? Ve gelecekte ne gibi yenilikler planlıyorsunuz?

Aylin Altay: On bir yıldır bu markayla çalışan biri olarak zaten marka kişiliğimizin yenilikçi bakış açısını her projede hissediyoruz. Bu proje de CVK Hotels&Resorts markamızın vizyoner duruşunu güçlendirirken tüm marka kişiliğini ortaya koyan projelerden biri olarak yerini aldı. Klasik hizmet algısının dışına çıkan, çalışan odaklı ve yaratıcı üretime alan açan bir anlayışı temsil ediyor. Gelecekte mutfak tarafında benzer bir Ar-Ge çalışması, duyusal deneyimler odaklı içerik projeleri ve sürdürülebilir turizmle birleşen yeni anlatılar planlıyoruz.

Son cümleleri aslında sürecin başından beri bana ve ekibine yol arkadaşlığı yapan F&B direktörümüz Barış Metin’in ve benim ortak  düşüncelerimizle bitirmek istiyorum.

‘’Ar-Ge bar projemizle yalnızca kokteyl değil; duygu, emek ve ilham üretiyoruz. Bu ekip, CVK Hotels&Resorts’un  ruhunu geleceğe taşıyan çok kıymetli bir yapı taşı. Onlarla çalışmak bizim için hem gurur hem de büyük bir mutluluk kaynağı. İyi ki bu sahneyi birlikte kurduk.’’

Aynı düşüncelerle iyiki sizinle bu keyifli röportajı gerçekleştirdik diyorum ve katkınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.

Bu ikinci bölüm, önceki röportajın devamı niteliğindedir ve projenin sahadaki uygulayıcıları olan bar ekibinin gözünden, sürece dair içgörüleri, duyguları ve vizyonlarını ortaya koymaktadır.

Barın Kalbinde Duygular, Teknik ve Yaratıcılık

CVK Ar-Ge Bar Ekibinden İlham Veren Söyleşi

Hazırlayan: Aylin Altay

CVK Hotels & Resorts ailesi olarak Ar-Ge çalışmalarımıza başlarken rotamızı bar ekibimize çevirdik. Çünkü bar, sadece içeceklerin hazırlandığı bir alan değil; yaratıcılığın, duygunun ve teknik bilginin buluştuğu bir sahneydi. Bu projeyi anlatmanın en doğru yolu, bizzat bu sahnede emek veren arkadaşlarımızın hikâyelerini dinlemekti.

Bir yöneticileri olarak bu sürecin içinde yer almak, yalnızca profesyonel değil, insanî açıdan da benim için çok kıymetliydi. Kurumsal gelişimin temel taşlarından biri olan “üretken ekip kültürü”nü inşa ederken, her ekip üyesinin özgün yaklaşımı ve kişisel hikâyesi, Ar-Ge vizyonumuzu zenginleştiren en önemli kaynak haline geldi.

Bar ekibiyle gerçekleştirdiğimiz bu özel söyleşide, genç profesyonellerin mesleklerine nasıl tutkuyla bağlı olduklarını, duygularını kokteyllerine nasıl taşıdıklarını ve barı nasıl bir özgürlük alanına dönüştürdüklerini dinlemek gerçekten ilham vericiydi. Bu yolculukta anladım ki: Burada sadece içecekler değil, hikâyeler, anılar ve tutkular karışıyor.

Biz uzun uzun sohbet ettik ama şimdi bu içten anlatıların en çarpıcı bölümlerini sizlerle paylaşıyorum.

Projeye hayat veren ekibin hikâyesini bu özel videoda izleyin!

Emrah Özkan: “Bir kozalakla başlayan hikâye…”

Ar-Ge barının ilk tanıtım videosunda yer alan Emrah Özkan, mesleğine dair duygularını çok farklı bir yerden tarif ediyor. “Meslek senin için ne ifade ediyor?” dediğimde içtenlikle şöyle dedi:
“Çapkınlık.”

“Ar-Ge barı ve tüm yatırımlar yapılarak zaten önümüze kırmızı bir halı serildi ve biz bu halıdan yürüyoruz sadece. Kozalak hikâyesi de bu halıdan yürümenin bir parçasıydı.

Memleketimde doğayla iç içe büyüdüm. Bu sektörde ilerlememin sebebi, beni doğaya bağlayan annemdir. Onunla ayrı kaldığımda hep içimde bir özlem oluştu. Çocukken canımız sıkıldığında, annem elimize birer poşet verip bizi ormana yollar, ‘kozalak toplayın’ derdi. O bir yarıştı… Aslında sonradan fark ettim ki annem, bize doğayı, hayal etmeyi ve sınırları aşmayı öğretiyormuş. O gün dedim ki: bu hikâyeyi yaşatmalıyım. Bu yüzden kozalaktan ilhamla Pine Jungle isimli kokteyli geliştirdim.

Bugün kokteyllerimde annemin öğrettiklerini yaşatıyorum. Keçiboynuzu şurubu, sarımsak gibi şifalı içerikleri kullanıyorum. Çünkü bu bir tat değil, bir duygu. Benim için kokteyl, içinde duygu yoksa eksiktir.”

Süleyman Erduran: “Kokteyl bir karışım değil, bir deneyim”

Ekibimizin yaratıcı ruhu Süleyman Erduran, arkadaşlarının öğrendiği her ana kıymet veren bir isim. Onun meslek yolculuğunu anlatmak, kendi deyimiyle oldukça zorlayıcı çünkü her cümlesi ayrı başlık olur.

Muğla’ya ithafen yaptığı Mabolia isimli kokteyli mutlaka denemelisiniz.

Mesleğin senin için ne ifade ediyor dediğimde cevabı:
“Tutku.”

“Olmayan bir ürüne hikâye bulmak, onu bir sunuma dönüştürmek, hangi bardakta servis edileceğine kadar düşünmek, her şeyi bir bütün olarak ele almak gerekiyordu.

Biz de bu hikâyeyi sistemli hale getirerek ortaya koyduk. Sadece içeriği değil, sunumu da sahiplendik. Bardağın kendisini bile tasarlamak için atölyelerle görüştük, alışılmış bardakların dışına çıkarak, ürünün özlerinden, tadı, rengi ve karakterinden ilham aldık. Sunumda bunu yansıtmak çok anlamlıydı. Doğada her şey var. Biz doğa özünü aldık ve zarar vermeden tamamlayıcı içeriklerle zenginleştirdik.

Doğanın sunduğu ürünleri gastronomik tekniklerle bir araya getirerek, teknikle doğallığı entegre etmeye çalıştık.

Misafir profili çok değişti. Artık içeriği merak eden, ‘şeker var mı?’, ‘kalorisi nedir?’ gibi sorular soran bir kitleyle karşı karşıyayız. Bu da bizi daha dikkatli çalışmaya itiyor.

Alerjen kullanımına dikkat ediyor, botanikleri doğru oranda harmanlayarak dengeli içerikler yaratıyoruz. Bunun üzerine bir hikâye, bir sunum, hatta bir bardak tasarımı ekliyoruz. Her kokteyl bir karışımdan öte, başlı başına bir deneyime dönüşüyor.”

Batuhan Zekin: “Bilgi paylaştıkça çoğalır”

Ekibimizin en genç ama en araştırmacı isimlerinden biri olan Batuhan Zekin, mesleğe “özgürlük” olarak bakıyor. Sadece 10 aydır bizimle ama katkısı büyük.

“Tüm ekip arkadaşlarım öğrendiklerini benimle paylaştı. Ben de öğrendiklerimi yeni başlayanlara aktarıyorum. Bu bir ekip meselesi…

İlk projeyi duyduğumda araştırdım, Ar-Ge ne demek, nasıl bir bakış açısı olmalı diye ve fark ettim ki meslekte yeni veya eski olmak değil, farklı ve yenilikçi bir bakış açısıyla işimize sahip çıkmak önemliydi.

Bar benim için özgürlüğün tanımı. Küçücük bir alanda da olsam, bir barın içinde kendi dünyamı kurabiliyorum. Bir misafir geldiğinde ve “sen ne istersen yap” dediğinde, işte o an benim için bir sahne gibi. Elimdeki malzemeyle, bilgimle ve duygumla bir eser çıkarıyorum.

Her işte bir duygu vardır; bu duygularda beğenilme duygusu ön planda olsa da farklı tatları bir araya getirmek için realist olmak gerekiyor.

Ben bu mesleğe %70 oranında realist, %30 oranında duygusal bakıyorum.”

Çağatay Hayta: “Popüler olanı duyguyla birleştiriyoruz”

Özellikle alkolsüz ürünlerin gelişiminde büyük katkı sağlayan ve uzun yıllardır kurum kültürüyle hareket eden Çağatay Hayta, mesleğini “deneyim ve tecrübeyle” özdeşleştiriyor.

“Alkolsüz kokteyl yapmak biraz daha zor fakat tatları deneyerek en iyi şekilde birleştirmek için büyük imkân sağlıyoruz.

Bizden sonraki nesillere bir ışık olmak paha biçilmez. Tüm Ar-Ge çalışmalarımız kayıt altında olduğu için tecrübeyi sonraki nesillere aktarmak en sevdiğim yanı diyebilirim.

Profesyonel olarak hizmet veriyoruz fakat popüler kültürden etkileniyoruz. Farklı kültürlere istinaden ürün geliştirmek önemli. İngiliz kültürü matcha çayını severken belki Ortadoğu kültürü sevmeyebilir. Bu yüzden hedef kitleye özgü ürünler geliştirmek bizim için paha biçilmez.”

Halil İbrahim Serbest: “Bar benim için özgürlük demek”

Ekibimizin Ar-Ge sürecine en baştan dahil olan ve profesyonelliğiyle öne çıkan Halil İbrahim Serbest, meslekle ilgili düşüncesini şöyle ifade ediyor:

“Duygu geri planda olsa da tutkuyu kaybetmemek gerekir.

Şu an fiziki bir atölyemiz var ve sürdürülebilir işler yapıyoruz. Makul olduğu sürece her türlü malzeme ve destek veriliyor. Ürettikçe iyi hissediyoruz ve özgürce üretiyoruz.

Elbette duygunun yeri var ama profesyonellik her zaman ön planda olmalı. Yine de bu meslek bir kelimeyle anlatılsa, benim için ‘tutku’ olurdu.”

Mehmet Havuz: “Sektör içinde küçük bir okul”

Tecrübesini yorulmadan paylaşan, ekibimizin köklü üyelerinden Mehmet Havuz için bar, bir öğrenme ve öğretme alanı.

“Bu iş bir okul gibi. Öğreniyorsun, uyguluyorsun, sunuyorsun. En güzel karşılık, misafirin yüzündeki tebessüm.

Hedefimiz yemeklerle iç içe geçmiş bir kokteyl menüsü. Trendleri yakından takip ediyorum. Geçen yıl hibiskus, bu yıl matcha… İnsanlar şaşırıyor: ‘Bu da mı kokteyl oluyor?’ diyorlar. İşte bu şaşkınlık bizi mutlu ediyor.

Popüler olanı sadece taklit etmek değil, onu kendi hikâyemizle birleştirerek farklılaştırmak bizim farkımız.”

Sonuç Yerine: Bir Bardakta Ruh, Hikâye ve İlham

CVK Hotels & Resorts Ar-Ge Bar Ekibi, bir içecekten fazlasını üretiyor: bir hikâye, bir duygu, bir deneyim. Otelcilik sektöründe fark yaratan bu vizyoner bakış açısı, yalnızca bugünün değil, geleceğin turizmine de ilham veriyor.