Kuşaklar Arasında Köprü Olmak
Ekim ayının başında yayınlanan makalemde, kuşaklar arasındaki çatışmadan ve değerli büyüğüm, rahmetli Bekir Akkaş Bey’den bahsetmiştim. Ayrıca, Muazzez İlmiye Çığ’ın Sümer Yazıtları’ndaki ünlü sözünü hatırlamıştık: “Bu gençlik nereye gidiyor?” Belli ki insanlık, binlerce yıldır gençliği anlamaya çalışıyor. Şimdi de günümüz gençlerini konuşmaya devam edelim, ama biraz daha yakın tarihlere gelerek kendi kuşağımızdan, yani Y kuşağından başlayalım.
Y Kuşağı: Ne Kolektif Bilinçmiş Arkadaş!
Biz Y kuşağıyız, yani 1980-1995 arasında doğanlar. Takım çalışmasına yatkınız, “biz” kültürünü severiz. Ancak bunun kökenleri nerede derseniz, sokak oyunlarından tutun da okulun beslenme saatlerine kadar uzanır.
Mersin’de yaz akşamlarında oynanan saklambaçları bilenler bilir. Oyun kurarken öyle stratejiler üretilirdi ki, sanırsınız savaşa hazırlanıyoruz! Kimse bilgisayardan bahsetmezdi o zamanlar. Hangi köşe daha karanlık, hangi duvar daha uzun; bunları düşünmekten keyif alırdık. Atari salonları vardı ama oraya gitmek bile bir cesaret isterdi. Babama “Atari’ye gidiyorum” dediğimde işittiğim azarın tonundan hâlâ bahsetmek istemiyorum. Şimdi düşününce bu anılar, bizi kolektif bir bilinçle büyüten değerli hatıralar gibi geliyor.
Telgraftan WhatsApp’a Geçiş
Bir de bu dijital çağ meselesi var ki, ona da değinmeden olmaz. Eskiden düğünlere telgraf gönderilirdi. Hani şu: “İşlerimin yoğunluğundan ötürü aranızda değilim, genç çifte mutluluklar dilerim” tarzı olanlar. Telgraf düğünde okunur, herkes alkışlardı. Ne kadar naif bir hareket, değil mi? Şimdi ise WhatsApp gruplarıyla iletişim sağlanıyor. Eleştirmek yersiz, çünkü her çağın kendine has güzellikleri var. Ama benim için en özel his, her iki dünyayı da görmüş bir neslin son temsilcilerinden biri olmak. Telgrafı da biliyoruz, WhatsApp’ı da… Staj yaparken ankesörlü telefonda sıra beklemişliğimiz var, şimdi yapay zekayla çalışıyoruz. İşte bu yüzden bizim neslin çalışanlarına hâlâ ihtiyaç var; çünkü her şeyi görmüş bir nesil olmak, büyük bir avantaj!
Z Kuşağı: Cesur, Teknoloji Merkezli ve Biraz Hızlı
Şimdi gelelim Z kuşağına, yani 1996-2012 arasında doğanlara. Bu nesil, cesur. Kendini ifade etme konusunda hiç tereddüt etmiyorlar. Sosyal medyada farklı konularda konuşarak fikirlerini özgürce savunuyorlar. Global düşünmeyi de çok seviyorlar; dünyayı anlamaya ve daha iyisini yapmaya çalışıyorlar.
Hızlı Kararlar, Hızlı Tüketim
Z kuşağıyla çalışmak bana büyük keyif veriyor. Ofiste, Keti adında genç bir arkadaşımız var. 2002 doğumlu, dijital pazarlama müdürü olmak üzere yetişiyor. Onunla çalışırken fark ettiğim şey, Z kuşağının hızlı tüketim ve hızlı karar alma özelliklerini nasıl avantaja çevirebileceğimiz. Eğer onları doğru yönlendirebilirsek, iş dünyasında harika sonuçlar elde edebiliriz. Üstelik bu kuşakla çalışmak, bizi de genç ve dinamik tutuyor.
Geleceğe Dair Öngörüler
Y kuşağı olarak, telgraftan WhatsApp’a uzanan bu geniş perspektifimizle geleceğin iş dünyasında köprü olmayı sürdüreceğiz. Ancak Z kuşağını doğru yönlendirmezsek, bu avantajı kaybetme riskimiz var. Onları bireysel yetenekleriyle kolektif başarılara yönlendirmek bizim elimizde.
Ve unutmayalım, Z kuşağından öğreneceklerimiz de var. Onların cesareti, yenilikçiliği ve global bakış açısı, geleceği şekillendirmede önemli bir rol oynayacak. Belki de 10 yıl sonra, tüm bu kuşakların tecrübelerini sentezlemiş en tecrübeli yöneticiler olarak iş dünyasında yer alacağız.
Bu yazıyı tamamlarken, eski nesilden öğrendiklerimizi ve yeni nesille birlikte şekillenen dünyayı düşündüğümde, bu geçişin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Bir sonraki yazımda, Alfa kuşağını ve geleceğin iş dünyasında bizi bekleyenleri ele alacağım. Şimdilik herkese keyifli bir Aralık ayı diliyorum!