Rahime Hande Esen / ATİD Hukuk Komisyonu Bşk. / Mutlu Kafa Kurucu Ortak / A. Karamanlıoğlu Turizm&Otelcilik A.Ş. Yön.Kur.Üyesi
8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun
100 yılı aşkın bir süredir kutlanan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde, Turizm Sektörüne yön veren kadınlara bu özel günün kendileri için anlamını, önemini ve duygularını sorduk. Aldığımız yanıtlar ve görüşler gösterdi ki, en çok Turizmi etkileyen onca krize rağmen, hala Türkiye’nin lokomotif sektörü Turizm ise bunu her kademesinde çalışan turizm kadınlarına borçluyuz. İşte Turizm kadınlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü mesajları
Turizmdeki fark edilmeyen kadın kahramanlar
Rahime Hande Esen / ATİD Hukuk Komisyonu Bşk. / Mutlu Kafa Kurucu Ortak / A. Karamanlıoğlu Turizm&Otelcilik A.Ş. Yön.Kur.Üyesi
Değerli meslektaşlarım,
Turizm sektöründe kadın iş gücü denince ilk aklıma gelenler, konaklama tesisleri başta olmak üzere turizm sektörüyle kol kola girmiş bütün işletmelerdeki kadın çalışanların sektör içinde yaşadıkları zorluklar oluyor.
Bilhassa Cumhuriyet’in ilanından sonra ülkemizde sanayileşme ve kentleşme hızının artmasıyla birlikte, kırsal kesimde yaşamakta olan kadın iş gücü şehirlerde varlığını hissettirmeye başladı. 1955 senesinden sonra ise kadın iş gücü tarımsal faaliyetlerdeki gücünü yitirerek endüstriyel kollarda etkisini arttırdı. Bugün ise kırsal kesimde yaşayan kadın nüfusumuz daha da azalmış olduğu için doğal olarak kadın iş gücü de düştü. Ancak şimdi dikkatlerinize sunmak istediğim ve aslında turizm sektörünün kırsal kesimdeki kadın iş gücü olarak nitelendirdiğim oldukça önemli bir grup var. Bunlar dağınık bir halde, turizm sektörü içinde ama herhangi bir yapılanmaya dahil olmayan, dikkat dahi çekmeyen ama el becerisiyle ayakta duran kadınlar.
Bu kadınlarla nerelerde mi karşılaşıyorsunuz?
Diyelim ki Isparta Keçiborlu’da Lavanta Kokulu Köy’ü ziyaret edeceksiniz. Yol boyunca kendi işlediği lavanta keselerini, jüt kumaşından diktiği çantaları satan kadınlar göreceksiniz. Ya da Antalya’daki Perge Antik Kenti’ni gezeceksiniz; kente yakın yolda kendi elleriyle dizdiği boncuklardan yapılma kolye ve bilezikleri satan kadınlarla karşılaşacaksınız. Veya Bursa Cumalıkızık Köyü’nü keşfedeceksiniz. Önünüze hep eşarp ve tülbentlerin kenar süslerini tığla kendi elleriyle yapan kadınlar çıkacak. Belki Bodrum’da çarşıda dolaşırken canınız tatlı çekecek ve elleriyle hazırladığı lokmaları satan bir kadından bir tabak neşe satın alacaksınız. Sizin de yavaş yavaş gözünüzün önüne geliyor değil mi bu emekçi ablalar, kardeşler, genç kızlar ve nineler? Kimi dizdiği kolyeleri, evde yaptığı sabunları, hazırladığı nakışlarını, ördüğü çorapları; kimi özenle hazırladığı menemen konservelerini, turşu ve reçellerini satarak gezdiğiniz o yerlerden eve dönerken yanınızda birer hatıra ya da ağız tadı götürmenize vesile oluyor. Bazısı da geziniz esnasında acıkırsanız, elinde açtığı bir lahmacun veya gözleme ile daha fazla gezebilmeniz için size gereken yakıtı sağlıyor.
Varlar ama yoklar…
İşte bu kadınlar, turizm sektörünün içinde yer alan ama varlıkları neredeyse görünmez olan emekçiler. Ne bir yere kayıtlılar, ne bir meslek birlikleri var, ne de düzenli bir gelirleri. Ancak kentlerinde turizm var olduğu sürece onlar da varlar. Yaşamla birlikte aynı zamanda emek mücadelesi veren ve çoğunluğu turizm beldelerine yakın kırsal kesimlerde yaşayan bu kadınlar için sektörümüzün hareketliliği neredeyse hayati önem taşımakta. Zira, hemen hepsinin geçim sıkıntısı var. Tarım ve hayvancılıktan artık umudu kalmayan kırsal nüfusun kadın emekçilerini biteviye evde oturmaktan kurtaran ve onlara sosyal bir kimlikle beraber bir nebze de olsa ekonomik özgürlük kazandıran bu ve benzeri üretimler, turizm faaliyetleri sayesinde hayat buluyor. Bu kadınlar esnaf deseniz esnaf sınıfında yer bulamıyor, turizmci deseniz o kategoride değerlendirilmiyor; sabahtan akşama kadar el emeklerini bir tezgâhın başında satmaya gayret ederek günlerini bir belirsizlik içinde geçiriyor. Ama iyi ki turizm var. Bu sayede yetenek ve becerileri gün yüzüne çıkmış oluyor ve günlük bir miktar harçlık çıkartmış oluyorlar.
Her kulvarda olduğu gibi bizim sektörümüzde de görünen ya da bu yazımda anlattığım gibi fark edilmeyen kadın kahramanlar var. Hayat koşulları bilhassa ülkemizde kadınlar için son derece zor. Kişisel yaşamımda sıklıkla sarf ettiğim bir cümle; bu ülkede kadın, çocuk ve hayvan olmak çok zor. Bu sebepten mütevellit, bütün kadın sektör temsilcilerimizin turizm sektöründe çalışıp da görünürlüğü az olan ya da “varlar ama aslında yoklar” kategorisinden bir türlü çıkamayan kadın emekçilerin hakları ve çalışma koşulları üzerine söz söylemesi en büyük görev. İyi ki turizm var, iyi ki bu kadınlar da sektörün bir parçası. Ama görünür olmayı ve değer görmeyi hak ettikleri gibi çabalarının karşılığını devlet tarafından korunup teşvik edilerek almayı hak ediyorlar.